Türk İstiklal Savaşı – Kurtuluş Savaşı

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Türkiye Cumhuriyet kuruluş tarihi, lakap ve ünvanların kaldırılması
Cumhuriyet tarihi. Türk kadını seçme ve seçilme hakkını ne zaman elde etmiştir? Montrö Sözleşmesi ne zaman imzalandı? Montrö Antlaşması ne zaman imzalandı? Montrö Antlaşması kimler arasında imzalandı? Harf devrimi ne zaman yapıldı? Medeni Kanun ne zaman kabul edilmiştir? Mustafa Kemal Atatürk ne zaman Samsuna çıkmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti Kuruluşu Tarihi
Yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan cumhuriyet, aynı yüzyılın sonlarına çok az kala 77’ıncı Kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor. Öte yandan cumhuriyet karşıtı suikast ve eylemler yoğunlaşırken, hemen beraberinde cumhuriyeti savunan güçlerde de bir kenetlenme içgüdüsü öne çıkıyor. Bütün bunlar ekseninde cumhuriyetin temelleri ve kurumları zaman zaman belli kesimlerce tartışma konusu yapılabiliyor. Öyle veya böyle cumhuriyet kurulduğundan bu yana, Türk toplumunu bir proje çerçevesinde uygar bir çizgiye çekmeye uğraşıyor.
Bu noktada önemli merhaleler kaydetse de, ona direniş gösteren kesimlerin de olduğu aşikar. Tam bu noktada 2000’lere doğru hızla yol alınırken, cumhuriyetin bugüne kadar ki, önemli kilometre taşlarını da hatırlamakta yarar var.
Türkiye Cumhuriyeti İstiklal Savaşı Tarihi
Kronolojik Dönemeç Noktaları :
Hiç şüphesiz ki, cumhuriyet tarihi kendi içinde homojen bir süreç olarak olarak gelişmedi. Kurulduğu günden bu yana tarihsel dönemeç noktaları, virajlar yaşadı. Zaman zaman bu virajları ağır aldı bazen de son sürat uçuruma gidiyormuş görüntüsü verdi amma hep bir şekilde tekrar rotasına döndü yola devam etti. Bu dönemlerde ayrıca kendi içinde ara dönemlere ayrılsa da, esas olarak 6 tarihsel noktada toplanabilir.
1923-1938 Dönemi:
Kurtuluş savaşıyla içiçe gelişen bu süreçte cumhuriyet esas olarak bütün tarihsel sıçramalarda olduğu gibi radikal bir tavır sergiledi. Bu dönem esas olarak eski kurumların tasfiyesi ve yerine yeni kurumların ikamet edilmesi olarak gelişti.
1946-1960 Dönemi:
Önceleri dış konjoktüre bağlı gelişen kontrollü demokratikleşme süreci göze çarpmaktadır. Hemen ardından tek parti sisteminin sona ermesiyle birlikte cumhuriyetin kurucu ideolojisine aykırı hareketlerin filizlenmesi sonucu mevcut demokrasi denemesinin kendi içine kapanmasıyla neticelendi.
1960-1971 Dönemi:
Bir önceki dönemdeki gelişmelere tepki olarak klasik Kemalist tepkinin canlanmasına şahit oluyoruz. Askeri gücün savunma refleksine bağlı olarak “İlerici” hamlesi gündeme geliyor. Cumhuriyeti “Anayasal Devlet” yapma gayretleri ve demokratik açılım çabası göze çarpıyor. Ancak süreç toplumsal gelişmenin tahmin edilemeyecek boyutlara gelmesi sonucu sisteme “bol” gelen elbisenin tekrar daraltılması operasyonuna varıyor.
1980-1999 Dönemi:
Sistemin askeri yöntemlerle tekrar yerine oturtulması ve reorganizasyon çabası öne çıkıyor. Daraltılmış, kontrollü bir demokrasi süreci, anayasal düzenleme, ekonomide liberalizm arayışları göze çarpıyor. Aslında bu dönemde kendi içinde birkaç ara döneme ayrışabilir
Adım Adım Cumhuriyet Süreci
Şimdi o günlerden bugüne nasıl gelindiğini, önemli tarihsel anlıkların, olay, olgu ve kişiler eksenin de hatırlayalım. Bunların bazıları kendi içinde “dönemeç noktası” özelliği taşırken, bazıları ise cumhuriyetin normal düzenlemeleridir.
Osmanlı Hükümeti ve Mondros Mütarekesi 1918
1914 – 1918 yılları arasında süren Birinci Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti Müttefikleri gibi mütareke yapmak zorunda bulunduğunu anladı ve 30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesini imzaladı.
Mütarekenin hükümleriyle; Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona erdi. İtilaf devletleri Boğazlarla İstanbul’un kontrolünü ele geçirdiler. Türk ordusunu silahsızlandırmak için teşebbüslere giriştiler; Türk topraklarından diledikleri yerleri kendi güvenlikleri bakımından işgal etmek hakkını sağladılar.
Türk Milletinin Ayaklanması 1918-1919
Mondros Mütarekesinin imzalandığı sırada Türk Milleti maddi ve manevi bakımdan yorgun bir halde bulunuyordu. Memlekette; sefalet, asayişsizlik ve istikbal hakkında güvensizlik hüküm sürüyordu. Osmanlı hükümeti, bu durum karşısında tam manasıyla bir acizlik gösteriyordu. İtilaf devletlerinin bütün isteklerine boyun eğiyordu. İtilaf devletlerinin Türk vatanının topraklarını bölüşmek ve devletin istiklalini yok etmek teşebbüsleri ile Osmanlı hükümetini böyle bir durumu önlemek hususundaki acizini gören Türk Milleti, haklarını her türlü vasıtalarla korumak için yer yer milli cemiyetler teşkil etti. Trakya Paşa İli müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Bu cemiyetler İstiklal Savaşının çekirdeği vazifesini gördüler.
Mustafa Kemal 1881-1919
Milli Cemiyetler, Türk milletinin vatan aşkını temsil etmekle beraber, hüküm ve tesirleri ancak isimlerini taşıdıkları bölgelerde geçmekte idi. Bu cemiyetleri Türk milleti adına hareket etmeye kudretli ve yetkisi olan bir tek teşkilat içine almak gerekli idi. Mustafa Kemal bu işi başarmak için ortaya çıktı.
O, 1911 de Trablus-Garb’ta İtalyanlara, Birinci Cihan Savaşında Çanakkale’de, Kafkas ve Suriye cephelerinde İtilaf ordularına karşı Türk ordularına kumanda etmiş ve zaferler kazanmıştı. Türk milletinin psikolojisine vakıftı. Vatan ve istiklal uğrunda sonuna kadar mücadele edeceğine ve muvaffak olacağına inanıyordu. Ancak bu hususta İstanbul’da çalışmasına da imkan yoktu. Çünkü bu şehirde İtilaf Devletlerinin tesiri hakimdi. Bu sırada İtilaf Devletleri Samsun, Trabzon ve havalisinde asayişin bozulmuş olduğunu iddia etmekte ve müdahale için bahane aramakta idiler. Mustafa Kemal, kendisini geniş salahiyetlerle Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine tayin ettirerek 19 Mayıs 1919 da İstanbul’dan Samsun’a geldi ve Türk İstiklal Savaşımın teşkilatlandırılması işi için yakın arkadaşlarıyla beraber çalışmaya başladı.
İstiklal Savaşı’nın Başlaması (15 Mayıs 1919)
Kurtuluş Savaşı’nın ne zaman başladı?
Birinci Cihan Savaşı (I. Dünya Savaşı) sırasında İtilaf Devletleri, aralarında yaptıkları gizli antlaşmalarla, Osmanlı İmparatorluğunun topraklarını taksim etmişlerdi “1915-1917”. Birleşik Amerika Devletleri savaşa iştirak ettikten bir müddet sonra. Cumhurbaşkanı Wilson 14 maddelik bir program yayımlayarak Amerika’nın gizli antlaşmalarını tanımayacağını ve Türk çokluğunun bulunduğu topraklar üzerinde müstakil bir Türk Devletinin kurulacağını belirtmişti “8 Ocak 1918”. İtilaf Devletleri. Bu programı kabul etmelerine rağmen; Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde Türk birliğini parçalamak hususundaki niyetlerinden vazgeçmediler. Paris konferansında Trakya’yı ve İzmir’i Yunanistan’a vermeyi, Türk toprakları üzerinde manda altında yaşayacak devletler kurmayı kararlaştırdılar “1919”. Bundan sonra İzmir’de. Türklerin hristiyanları katletmek üzere olduğu yalanını ortaya atarak, Yunan ordusunun bu şehre çıkmasını sağladılar”15 Mayıs 1919”. İzmir’in bu haksız ve sebepsiz işgalini Türk Milleti nefretle karşıladı ve istila ordusuna karşı silahlı mukavemete geçti. Bu suretle İstiklal Savaşı başlamış oldu.
Milli Birlik İçin Teşebbüsler (1919 – 1920)
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi İtilaf Devletlerinin Türk milletini vatanından ve istiklalinden mahrum etmek hususundaki niyetlerini açığa vurdu. Osmanlı devleti bu ve bu gibi olayları önleyecek teşebbüs ve enerjiye sahip bulunmuyordu. Türk milleti ise silahlı mukavemete başlamakla haklarını bizzat koruma korumak husundaki iradesini belirtti. Mustafa Kemal bu iradeye dayanarak bir taraftan askeri birlikleri bir kumanda altında toplamak için çalıştı.
Amasya genelgesi
Diğer taraftan da Amasya genelgesi ile (22 Haziran 1919) memleketin maruz kaldığı tehlikeyi işaret etti ve Türkiye’nin her tarafından gelecek temsilcileri, milli bir kongre akt etmek üzere, Sivas’a davet etti.
İstanbul hükümeti İngilizlerin baskısı ile Mustafa Kemal’i geri çağırdı. Emre itaate etmediği gerekçesiylede görevinden alındı. O da askerlik görevinden istifa ederek milletin bir ferdi olarak milli dava uğrunda çalısmaya devam etti.
Erzurum kongresi
23 temmuz da başkanlığında Erzurum kongresi toplandı. Dogu Anadolu vilayetleri temsilcileri iştirak ettiği bu kongrede vatanın bütünlüğünün korunması yolunda önemli kararlar alındı.
Sivas kongresi
4 Eylül de Sivas’ta toplanan milli kongre bu prensipleri kabul ettikti. Ayrıca Türkiye’nin bir manda idaresine girmesi hakkında yapılan teklifleri de kesin bir şekilde reddetti. Anadolu ve Rumelide ki bütün Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri bir tek cemiyet altında birleşti Kongre bu cemiyet için bir de temsil heyeti seçti. İstanbul Hükümetinin Sivas kongresini dağıtması için Elazığ valisi Ali Galip vasıtası ile yaptığı teşebbüs sonuçsuz kaldı. Bu suretle milli birliğin gerçekleşmesinde büyük ve önemli bir iş başarılmış oldu.
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

Bir gece önceden Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından bir yemek daveti esnasında kararlaştırılan cumhuriyetin ilanı TBMM’nin o günkü toplantısında 1921 anayasasına “Türkiye devletinin şekli cumhuriyettir” ibaresiyle karar altına alındı. TBMM’nin o günkü oturumuna 158 milletvekili katılmış ve teklif oy birliğiyle kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanlığına ise gene oy birliğiyle Mustafa Kemal Paşa seçilmiştir. 1 Kasım 1923 itibariyle de, TBMM başkanlığına ise Fethi Okyar seçilmiştir.
İstiklal Mahkemeleri: (31 Ocak 1922 – 7 Mart 1927)
Cumhuriyetin kuruluş aşamasında adından en çok söz ettiren kurumlar arasında gelmektedir. Aslında kuruluşu cumhuriyetin ilanından önceye denk gelse de, cumhuriyetin “olağanüstü” kurumları arasında sayılmaktadır. Ülkenin muhtelif yerlerinde olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemelerde birçok asker kaçağı, casus, suikastçi, isyancı ve rejim muhalifi yargılanmış ve aralarında idamlar da olmak üzere muhtelif ağır cezalara çarptırılmışlardır. Bu mahkemelerdeki savcı ve üyelerinin çoğunun adının “Ali” olmasından dolayı “Dört Aliler Mahkemesi” olarak da anılmıştır. (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Necip Ali Küçüka, Rize milletvekili Ali) İstiklal mahkemeleri bugün dahi tartışılan ve en bilinen devrimci cumhuriyet kurumları arasındadır.
Hilafetin Kaldırılması (3 Mart 1924)
1922’de kaldırılan saltanattan sonra sıra hilafetin kaldırılmasına gelmişti. Ancak meclis içindeki kimi güçlerin bu konudaki farklı tutum alışları ve çelişmeleri kararın alınmasını geciktirmiş oldu. Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Rafet Bele gibi ünlü isimler halife Abdülmecit Efendi‘yi ziyaret ederek destek belirttiler. O dönem için büyük olay olay İmam 3. Ağa Han‘ın mektubu’da hilafetin korunması tavsiyesi içeriyordu. Bu mektubu yayınlayan Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Cevdet ve Velid Ebüzziya gibi gazeteciler tutuklandı. Bu olayların sonunda Urfa milletvekili şeyh Saffet Efendi ve 50 arkadaşının teklifiyle hilafet kaldırıldı ve halife Abdülmecit Efendi apar topar yurtdışına çıkartıldı. Böylelikle eski rejimin son kalıntısı da temizlenmiş oluyordu.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Milli Eğitimde Birlik ilkesinin yerleştirildiği “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (Eğitim reformu) ile ders programları ve teşkilatlanma Milli Eğitim Bakanlığına bağlanıyor ve cumhuriyetin ilkelerini “tek elden” yayacak bir anlayış benimseniyordu.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Nisan 1924)
Cumhuriyet sonrasının ilk anayasası kabul edildi. Devletin kurumları ve ilişkileri tarif edildi.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kapatıldı (3 Haziran 1925)
Adnan Adıvar, Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi muhaliflerin kurduğu CHP’den bağımsız ilk siyaset oluşumu Ankara İstiklal Mahkemesi’nce “sakıncalı” bulunup, Takrir-i Sükun kanunua dayanarak kapatıldı. Böylelikle tek parti anlayışının daha uzun süre terketilmeyeceği anlaşıldı
Tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Tekke ve zaviyelerin kapatıylası ve türbedarlıktaki birtakım ünvanların yasaklanmasına dair kanun kabul edildi. Böylelikle “gericilik merkezleri” olabilecek tekke ve zaviyeler kamu yaşamından uzaklaştırılıyordu.
Medeni Kanunun Kabulü. (17 Şubat 1926)
Türk medeni kanunun kabul edildi. Medeni nikah esası resmen yürürlüğe girdi. Bu süreç kadınlar lehine bazı hukuki düzenlemeleri beraberinde getirdi.
Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
Cumhuriyetin en önemli adımlarından biri olan Arap Harflerinin terkedilmesi 1353 sayılı “Türk Harflerinin kabul ve tetkiki hakkındaki kanun” yürürlüğe girdi. 1926’da başlayan çalışmalar böylelikle resmileşiyor, kademeli olarak yeni kuşak ve devlet yazışmaları latin harfleriyle yapılıyordu. Harf Devrimi 1 Kasım 1928 tarihinde yapılmıştır.
Lakap ve ünvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
Efendi, Bey, Paşa gibi lakapların kullanılamayacağı karar bağlandı. Soyadı kanunu düzenlendi.
Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun (3 Aralık 1934)
İbadet durumları hariç bazı kisvelerin giyilemeyeceği karara bağlandı.
Türk Kadınına Milletvekilli seçilme hakkı (5 Aralık 1934)
İsmet İnönü ve 191 arkadaşının önermesiyle Türk kadına milletvekili seçilme hakkı verildi. Bu kanun sonrası 8 Şubat 1935’te yapılan seçimlerde ilk olarak 18 kadın milletvekili TBMM’ye girdi. Türk Kadını Milletvekili olma hakkını 5 Aralık 1934’te almıştır.
Montrö Sözleşmesi. (20 Temmuz 1936)
Boğazların hukuki statüsünün düzenlenmesine yönelik imzalandı. Böylelikle boğazlardan taraf ülke gemilerinin geçişi kurallara bağlandı.
Hatay’ın Bağımsızlığı (2 Eylül 1938)
Suriye ve Fransa ile sorun olan Hatay ilinin bağımsızlığı ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçildi. 29 Haziran 1938’de de Hatay Türkiye’ye katılma kararı aldı.
Atatürk’ün Vefatı (10 Kasım 1938)
Cumhuriyetin kurucusu ve “Büyük Önder” Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938’de saat 09:05’te Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etti. Atatürk’ün vefatı cumhuriyet tarihinde aynı zamanda bir dönemeç noktasına denk düşmektedir. Atatürk’ten sonra cumhuriyet yönetimi daha statükocu bir çizgi izlemiştir. Atatürk’ün ölümünden sonra onun hatırasına Anıt Kabir yapılmıştır.
Hiç şüphesiz Cumhuriyet tarihini için daha birçok önemli olay ve kişiler olmuştur. Ancak yukarıda seçilen örnekler temel eğilimi simgeleyen örneklerdir. Bundan sonra cumhuriyetin nasıl bir rota izleyeceği, temel dinamiklerinin çağdaş ve demokratik uygulamasına bağlı olacaktır denebilir. Türkiye Cumhuriyeti idari yapısı ve tarihi ile ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz…