Fatih'in Fethettiği Yavuz'un Yönettiği Kanuni'nin Doğduğu Karadeniz'in Zümrüt Kenti
Trabzon’un adı nereden geliyor? Trabzon ve Bizans ilişkisi? Trabzon ne zaman fetih edildi?
Trabzon ne zaman fetih edildi? Trabzon’un eski adı nedir? Trabzon Ayasofyası ne zaman yapıldı? Trabzon Ayasofyası tarihi? Sümela Manastırı nerede dir? Sümela Manastırı ne zaman yapıldı?
Trabzon adı nereden geliyoru?
Kent merkezi kuzeyden güneye doğru düzgün olmayan teraslar halinde yükselir. Düzgün olmayan yüksek bir masa formundaki alan üzerinde, kentin bilinen en eski yerleşim kalıntıları tespit edilmiştir. Bu nedenle Trabzon adının eski Grekçe masa yada yumak anlamında “trapezos” kelimesinden geldiği görüşü yaygındır.
Trabzon’a ne zaman yerleşilmiş?
M.Ö. 7. yüzyılda İyon kökenli Miletoslular Batı Anadolu’dan sonra Karadeniz’e de gelerek kıyılarda koloni kentleri kurmuşlardır (ticaret amacıyla). Bu arada yerli kavimler Trabzon civarında çok daha önceden beri yaşamaktaydı.
M.Ö. 6. Yy’da ise Trabzon Perslerin egemenliğine girerek, Pont Kapadokyası adı verilen satraplık içinde kalmıştır. Bu sadece M.Ö. 334 yılına kadar sürmüştür, çünkü Makedonya kralı Büyük İskender, Anadolu’da Pers egemenliğine son vermiştir. İskender’in ölümünden sonra Karadeniz’de Pontus Devleti kurulmuştur.
M.Ö. 1. Yüzyılda Romalıların Anadolu’yu işgal etmeye başlamasıyla, Trabzon, M.Ö. 66 yılında Roma yönetimine girmiştir. Ünlü Roma imparatoru Hadrian döneminde (117-138) Trabzon’da önemli imar etkinliklerinde bulunulmuş, bir çok dini ve askeri yollar, su kemerleri ve yakın zamana kadar kalıntıları görülebilen yapay bir liman inşa edilmiştir. İmparatorluğun ikiye ayrılmasıyla da merkezi İstanbul olan Roma/Bizans imparatorluğu sınırları içinde kalmıştır.
8. Yüzyılın başlarından itibaren Müslüman Araplar, Anadolu’ya düzenledikleri baskınlarda Doğu Karadeniz ve Trabzon’a gelmişlerdir.
Trabzon’a Latin Haçlı Seferi ardından Osmanlı egemenliği
IV. Haçlı seferinde imparatorluğun Latinlerin eline geçmesi üzerine ,imparator Komnenos’un İstanbul’dan kaçan torunları Trabzon’da 1204 yılında bağımsız olarak Komnenos Krallığını kurmuşlardır. Uzun süre ayakta kalmayı başarmış olan krallık I.Bayezid’in 1398’de Samsun yöresini almasından sonra, Osmanlı devletine yıllık vergi ödemek zorunda bırakılmıştır. Krallık daha sonra Osmanlılara karşı Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulununca, Osmanlı kuvvetleri bölgeyi kuşatarak Trabzon’u ele geçirmiştir.
Trabzon, Osmanlı Döneminde önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasından Ruslar tarafından işgal edilen kent 1918′ de geri alınmıştır.
Trabzon kültürel ve sosyal yönden gelişmiş olmasına rağmen, arzu edilen ekonomik gelişmeyi sağlayamamıştır. İlin ekonomisi halen tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Nüfusun %55’i bu faaliyetlerde elde edilen gelirlerle geçimini sağlamaktadır.
AYASOFYA KİLİSESİ (HAGHİA SOPHİA KİLİSESİ) (Merkez)

Trabzon’un batı yönünden 2 km. uzaklıkta bulunan bir manastır kompleksi içinde yer almaktadır. Kilise bölgenin son Bizans devri yapılarının en önemlisidir. Trabzon’daki Komnenos Devleti krallarından I. Manuel zamanında 1250-1260 yıllarında yapıldığı kabul edilmektedir.
Trabzon Ayasofya’sı bölgenin son Bizans devri yapılarının en önemlilerindendir. İlk yapıldığı yıllarda manastır olarak kurulmuştur. Kilisedeki freskler 1260’lı yıllarda yapılmıştır ve günümüzde oldukça iyi korunmuş durumdadır. Çok iyi bir taş işçiliğine sahiptir. Doğu-batı yönünde uzanan yapı 4 sütunlu Kare Haç planında yapılmıştır. Taş süsleme ve fresk bakımından çok zengindir. Kilisede; Adem ile Havva’nın cennetten kovulmaları, tahta oturmuş Meryem, Hz. İsa’nın göğe çıkışı, doğumu, mucizeleri, son akşam yemeği ile cehenneme inişi, vaftiz, incil yazarlarının sembolleri gibi tasvirler, ayrıca tek başlı kartal, hayali yaratıklar geometrik bitkisel süslemeler ve kuş figürleri bulunmaktadır. Özellikle batı cephesindeki mukarnaslı nişler, sütun başlıkları, kuzey cephesindeki geometrik kompozisyonlu madalyonlar Selçuklu taş süslemeciliğinin örnekleridir.
Ayrıcan bulunduğu tepenin surlarla çevrilmesi yanında, kilisenin biraz kuzeyinde tasvirlerle süslü dört köşe kağir bir Şapel ile güney tarafta tepenin ucunda bir kağir binanın bulunması manastırın orijinal yapısının kompleksten oluştuğunu gösteriyor.
III.Murat zamanında camiye çevrilen kilise, 1958-62 yıllarında restore edilerek müze olarak ziyarete açılmıştır.
SUMELA MANASTIRI (MERYEMANA MANASTIRI) (Maçka)

Meryemana Deresi vadisinde, 250 m. Yükseklikte, duvar gibi dik bir yamacın ortasında bir mağara içerisinde inşa edilmiştir. Manastırın ilk kuruluşuna dair muhtelif rivayetler vardır. Anadolu’daki kilise ve manastırların hemen hemen birçoğunda olduğu gibi Sümela’nın da kuruluşunu oldukça eski tarihlere çıkarmak isterler. Bunlardan en yaygın olanı; Atina’lı keşiş Barbanas ile yeğeni Sophrenios’un kilisenin ilk temelini attığıdır.Sümela Manastırı, ilk kuruluş döneminden itibaren, İsa’nın havarilerinden Lukas tarafından yapıldığı ve mucizeler yarattığı söylenilen bir Meryemana tablosu ile özdeşleştirilmiştir.* Meryemana resminin eskiliğine ve mucizeler yaratmaya kadir olduğuna halkı inandırmak için uydurulduğu kolayca sezilen bir rivayete göre, bu resim, Lukas tarafından yapıldıktan sonra Atina’ya geçmiş fakat Theodosius devrinde (IV. Yy) resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üstüne bırakılmış, tam da bu sırada Atina’dan Trabzon’a gelen Barbanas ve yeğeni bu dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlardır. Bu rivayetin başka bir versiyonu ise; Barbanas ve yeğeni, Meryemana ve Hz. İsa’nın çocukluğunu belirten, St. Lukas tarafından yapıldığı söylenen bir tabloyu da yanlarına alarak, Trabzon’a gelirler. Burada, manastırın yapılmasında kendilerine yardımcı olacak gönüllü işçileri topladıktan sonra, Kora dağlarının en dik yamacına çıkan keşişler tepesinden su damlayan bir mağara bulunca manastırı burada ilk önce iki oda olarak kurarlar. (M.S. 385) Manastır keşişlerin ölümünden sonra hem Katolik hem de Ortodoks mezheplerinden olan Hıristiyanlarca kutsal bir tapınak olarak kabul edilir. Meryemana manastırının adı, ilk kuruluş döneminden beri süregelmiştir. Yunanca’da Kara Dağın Bakiresi (Panghia Tou Melas) olan bu ad, yerel lehçe de değişerek ve “Bakire-Azize” de zamanla bırakılarak Sumela (Sou-Melan) yani “Kara Dağın” olmuştur.
Her köşesinde irili ufaklı bu çeşit binalar olan bu bölgenin, peysaj itibariyle en güzel yerinde Sümela Manastırı kurulmuş ve Osmanlı devri Türk idaresi idaresi sırasında devamlı gelişmeler ile tam manasıyla muazzam bir tesis halini almıştır.Manastırın şimdiki halde XIII. Yy’dan itibareni tarihini takip etmek mümkündür. Bu sırada bölgede, gelişmeye başlamış olan ve başkenti Trabzon olan Trabzon Komnenosları Krallığı bulunuyordu. Komnenos Krallığı döneminde, III. Alexios tacını Sumela’da giymiş ve daha sonra da bugünkü manastır 72 oda ve büyük bir kitaplık ile yeniden yaptırmıştır. Fatih Sultan Mehmet 26 Ekim 1461 de Trabzon’u fethettiği zaman, İstanbul’da olduğu gibi Trabzon’da da bir çok kiliseyi ve bu arada Trabzon’un Ayasofya Kilisesi ve Sümela Manastırını da korumuş ve hatta toprak ve altın ihsanında bulunmuştur.
I. Dünya Savaşı sırasında, Rum rahipler Doğu Karadeniz Rumlarının hayallerine kendilerini kaptırarak, “Trabzon Rum İmparatorluğu”nu yeniden kurmak hevesine düşmüşlerdir. 1916-18 yıllarında Rusların Trabzon ve çevresini işgalinden cesaret alan Sumela rahipleri, dini bir tarafa bırakarak manastır çevresindeki Rumların ayaklanmasını teşvik ettiler. Başkaldıran Rumları bastırmak üzere M. Kemal’in doğuya bir süvari kuvveti gönderdiği haberi manastıra ulaşınca rahipler, taşıyabilecekleri değerli eşyaları yanlarına alıp, diğerlerini (St. Luke’un madonna ikonu dahil) manastırın yanındaki St.Barbara Kilisesi’ne gömdüler. Daha sonra Türk Hükümetinin izni ile Meryemana rahiplerinden Ambrosis geri gelmiş ve gömülen emanetleri alıp Yunanistan’a götürmüştür.
Sahipsiz ve kontrolsüz kalan bu koca tesis hızla harap olmaya başlamış, bir yangın bütün ahşap kısımlarını ortadan kaldırmış, define arama amacıyla lüzumsuz bazı büyük tahripler yaşamış ve freskolar ustalıklı bir şekilde muntazam kareler halinde kesilerek yerlerinden sökülüp götürülmüştür.
Karadeniz bölgesinin en eski Hıristiyan tapınağı olan Meryemana Manastırının önemi: Doğanın eşsiz güzellikteki bir yerinde çok ilginç bir yapı olmasından ve çeşitli devirlerde yapılan duvar ve tavan süslemelerinden kaynaklanır.
Manastır iki bölümden oluşur. Birinci bölümde tapınma yeri, kayadan üçlü olarak damlayan suyun düştüğü yerde bir ayazma ve 3-4 tane küçük kilise (şapel)bulunmaktadır.Tapınak yerinin içi ve dışı İncil’den alınmış konuların freskleriyle süslenmiştir. İkinci bölümü ise giriş kapısını geçip, içerdeki basamaklardan inerken, sağdaki yatak odaları, salonları, kitaplıkları, kilerleri, erzak odaları ve WC’leri kapsayan dört kattan oluşmuştur.Bugün yıkıntı halinde olan odaların, kayıtlardan 72 oda olduğu anlaşılmaktadır. Her yıl 14 Ağustos’ta ayin yapılmaktadır.