Kuruluş

Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküş yıllarında Batı Anadolu’da bir çok Türkmen beyliği arasında en küçük beylik, Söğüt-Sakarya-Eskişehir dolaylarındaki Osmanlı Beyliği’ydi. Bu beyliğin en önemli özelliği Bizans’la kara sınırı olan tek Türk beyliği oluşuydu. Beyliğe adını veren Osman Bey’in babası da Batı Anadolu’daki Türkmen beylerinden biriydi. Tarihçiler genellikle Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 1299 olarak kabul eder. Bu tarih aynı zamanda Anadolu Selçuklu Sultanı III.Allaattin Keykubat’ın İlhanlılar’a yenilip öldürüldüğü tarihtir. Devletin başkenti önceleri Karacahisar’ken daha sonra Yenişehir’e taşındı. Bursa, Osmanlılar tarafından alındığında, hükümdarlığa Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi geçmiş, devletin kurucusu bu fethi göremeden ölmüştü(1326). Orhan Gazi, Bursa’yı başkent yaptı ve ilk defa adına para bastırdı. Osmanlı Devleti’nin hızla gelişerek yayılması Bizans’ta ciddi endişeler yaratmıştı. Hıristiyanlarca kutsal sayılan İznik’in de alınması (1329) bu endişeyi daha da arttırdı. Osmanlılar’ı durdurmak için imparator III.Andronikos harekete geçti, ancak Pelekanon’da Osmanlılar’a karşı ağır bir yenilgi alarak geri çekilmek zorunda kaldı. Orhan Gazi daha sonra Karasi Beyliği’den Balıkesir, Bergama ve Çanakkale’yi de alarak devletinin topraklarına kattı (1345). Osmanlılar Bizans’taki taht kavgalarından yararlanarak Rumeli’ye de geçtiler (1354),sınırları Trakya yönünde de genişlemeye başladı. Bu arada Anadolu’da Bolu ve Ankara da fethedilmişti. Orhan Gazi’nin yerine geçen 1.Murat Rumeli’deki fetihleri sürdürerek Edirne’yi aldı (1362). Edirne’yi geri almak isteyen ve Balkan devletlerinden oluşan birleşik ordu, Sırpsındığı Savaş’ında ağır bir yenilgiye uğradı (1364). Osmanlıların Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan’ı ele geçirmeleri de uzun sürmedi, XIV.yy sonlarında Osmanlılar Tuna ve Belgrad’a kadar ilerlemişlerdi. Hıristiyanların bu ilerleyişi durdurma çabaları Birinci Kosova (1389) Savaşı’nda aldıkları kesin ve ağır yenilgiyle sonuçsuz kaldı. Aynı savaş sonu düşman kuvvetleri arasında dolaşırken şehit edilen I.Murat, Osmanlı Devleti’nin sınırlarını 400.000 kilometrekare genişliğe ulaştırmıştı. Yıldırım Bayezid döneminde kazanılan Niğbolu Savaşı (1396), Rumeli ve Balkanlar’daki Osmanlı egemenliğinin daha da güçlendirdi. Aynı dönemde Osmanlılar ile Anadolu’daki Türk beylikleri arasındaki mücadele, bütün beyliklerin ortadan kalkaması ve topraklarının Osmanlı sınırlarına katılmasıyla sonuçlandı. Sınırlar, doğuda Furat’a kadar genişledi. Ancak, bütün bunlar olurken Timur’da doğudan Anadolu’ya doğru önünde engel tanımaksızın ilerliyor, fetih hareketlerini genişletiyordu. Bayezid’in üzerine yürüdüğü Erzincan emiri Mutaharren’in Bağdat’ı ele geçirmiş bulunan Timur’a sığınması, Bağdat’taki Celayirli hükümdarı ile ona bağlı olan Karakoyunlu hükümdarının Yıldırım Bayezid’in korumasını istemeleri, Timur ile Bayezid arasında anlaşmazlıklara neden oldu. Böylelikle 2 imparatorluk güçlerinin çatışması giderek kaçınılmaz bir hale geldi. Bayezid, Timur ordusunu Ankara’da karşıladı. Çubuk Ovası’ndaki savaş sonunda Osmanlı ordusu ağır bir yenilgiye uğradığı gibi, Yıldırım Bayezid tutsak düştü (28 Temmuz 1402). Anakara Savaşı Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan sonra uğradığı en büyük yenilgi oldu. Daha sonra bütün Anadolu’da egemen olan Timur, Anadolu beyliklerini diriltmek, dolayısıyla Osmanlıyı parçalama yoluna gitti. Bu sırada Yıldırım Bayezid öldü (1403), bir süre sonra da Timur Anadolu’yu yakıp yıkarak geri döndü. Yıldırım Bayezid’in ölümünün ardından şehzadeler arasında taht kavgası başladı. Şehzadeler (I.Mehmet, Süleyman, Musa, İsa) devletin başına geçmek için harekete geçti. Ve 11 yıl sürecek olan Fetret Devri başladı (1402-1413). Bu dönem, şehzadelerden I. Mehmet’in duruma tam anlamıyla hakim olarak tahta çıkmasıyla tamamlandı. I. Mehmet, büyük bir hızla parçalanan Osmanlı Devleti’ni toparlamaya çalıştı, Anadolu’da birliği yeniden kurarak Timur’un bu birliği parçalamak için yaptığı çabaları sonuçsuz kıldı, Avrupa topraklarındaki savaşlardan da başarılı çıkarak bir anlamda Osmanlı Devleti’ni yeniden kurmayı başardı.
Yükseliş dönemi

I.Mehmet’in ardından tahta çıkan II.Murat döneminde (1421-1451) Anadolu’daki beylikler yeniden Osmanlı yönetimi altında birleştirildi. Balkanlar’da fetih hareketleri sürdürüldü. II.Murat Peloponnesos’u da egemenliğine katı (1446). 2 yıl sonra Haçlılar bir kez daha harekete geçerek Kosova’ya kadar ilerlediler. Burada yapılan savaşta, Osmanlı ordusu yine büyük bir zafer kazandı. II. Murat’ın ölümünden sonra yerine 19 yaşındaki oğlu 2.Mehmet tahta çıktı (1451-1481). Devletin sınırları 900.000 kilometrekareye ulaşmış, Osmanlılar dünyanın en büyük, en güçlü devleti konumuna gelmişti. Fatih’in gözü artık Bizans’taydı. Nitekim 1453’te İstanbul’u Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) feth edip Bizans İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden silince, Osmanlı Devleti kuşkusuz bir biçimde dünya siyasetine egemen oldu. Fatih hem Anadolu’da hem Avrupa’da büyük fetihlerde bulundu. Başta Pontos olmak üzere bir çok devleti yıkıp sınırlarına kattı. Yeni bir sefere çıkma hazırlığındayken kuşkulu bir biçimde öldüğünde imparatorluğunun yüzölçümü 2.000.000 kilometrekareye ulaşmıştı. Fatih ile birlikte büyük fetihler çağı açılmış oldu. İmparatorluk onun ölümünün ardından da hızla genişlemeyi sürdürdü. II.Bayezid döneminde (1481-1512) oldukça sönük geçen fetih hareketleri oğlu Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) birden hız kazandı. Yavuz, Osmanlı egemenliğini doğuya doğru genişletti. Safevileri yenerek etkisiz kıldı. Arabistan’ı alıp halife ünvanını Osmanlılara geçirdi, buraları devletin sınırlarına kattı. Yavuz’un ölümünün ardından tahta geçen Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) çok güçlü bir imparatorluğu devraldığının bilincindeydi. İlk iş olarak Macaristan seferine çıktı ve Belgrad’ı aldı (1521), ertesi yıl Rodos’u ele geçirdi. Mohaç Savaşı’nı kazanarak Macar Krallığı’nı tarih sahnesinden sildi (1526). Bundan sonra ki en önemli seferleri Viyana, Almanya, Irak, Korfu, Boğdan, Budin, İran ve Nahçıvan seferleri oldu. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa Akdeniz’e Osmanlı egemenliğini kabul ettirdi; Kuzey Afrika’yı fethetti. Kanuni öldüğünde 13.000.000 kilometrekarelik sınırlara ulaşılmıştı. Oğlu II.Selim döneminde de (1566-1574) fetihler sürdürüldü. Ordunun başında sefere çıkmayan ilk padişah olan II.Selim’in saltanatında en önemli olay, Venedikliler’in elinde bulunan Kıbrıs’ın alınması (1571) oldu. Osmanlı İmparatorluğu en geniş topraklara 3. Murat döneminde (1574-1595) ulaştı. Avrupa, Asya ve Afrika’ya yayılan bu güçlü imparatorluğun yüzölçümü 20.000.000 kilometrekareyi buldu. Kırım alındı, Moskova yakınlarına kadar Rus toprakları ele geçirildi, Karadeniz, Ege ve Akdeniz’in önemli bir kesimi Osmanlı gölü haline geldi.
Duraklama ve Gerileme:

Osmanlı İmparatorluğu en güçlü çağına yükseldikten sonra daha yüz yıla yakın bir süre içinde bu görkemli devrini sürdürdü. Bu devir 1683 yılına kadar devam etti. Ondan sonra artık imparatorluğun gerileme dönemi başladı. Önceleri imparatorluğun dış görümünde bir bozukluk göze çarpmıyor, ancak devletin iç yapısı içten içe önemli sarsıntılar geçiriyordu. Özellikle II.Viyana Kuşatması’ndan (1683) sonra artık Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmezlik niteliğinin kaybolduğu ortaya çıktı. İmparatorluğun bir İslam devleti oluşu, yönetimi altındaki ülkelerin birçoğunun aynı ırktan ve Hıristiyan oluşu, Osmanlı’yı çokuluslu düşman bir müttefik güçle karşı karşıya bıraktı. Avrupa’daki topraklar yavaş yavaş kaybedildi. 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması’yla Macaristan ve Erdel elden çıktı. Yıllarca süren yıpratıcı savaşlar toprak kaybının yanı sıra mali durumu da perişan duruma soktu. Durumu düzeltmek için girişilen çabalar, alınan önlemlerden de bir sonuç alınamıyordu. Her şeye karşın imparatorluk büyüklüğünden yine de önemli bir şey kaybetmiş gibi görünmüyordu, yine de dünyanın en güçlü devletleri arasındaydı. Bu durum 1768’deki Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu daha önce Rusya’ya karşı yaptığı 4 büyük savaşı kesin şekilde kazanmıştı. Bu savaşta ise Rusya’ya karşı ağır bir yenilgiye uğranıldı. Küçük Kaynarca Antlaşması’yla (1774) Kırım bağımsızlığını kazandı. Bu arada devlet yönetiminde yenilik hareketleri de düşünülmeye başladı. I.Abdülhamit, III.Selim ve II.Mahmut dönemlerinde önemli yenilikçi hareketlere girişildi. Ancak, I.Abdülhamit’in saltanatı sürekli savaşlarla geçtiğinden bu girişimlerden göze çarpan bir sonuç elde edilemedi. 3. Selim yenilik yanlısı bir padişah olarak, yoğun savaşların bitiminin ardından yenilikçi düşüncelerini gerçekleştirme kararını aldı. Ordudaki başarısızlığın başlıca nedeninin Yeniçeri Ocağı olduğunu anlamıştı, devletin çeşitli kurumlarında yenilik hareketlerine girişti. Tümüne Nizamıcedit teşkilatı kurdu. Bu yeni orduda askerlerin eğitimini sağlamak amacıyla Üsküdar’da yeni bir kışla (Selimiye) yaptırdı, Avrupa’dan öğretmenler, subaylar getirdi. Buna karşılık artık iyice yozlaşmış, amacından ve niteliğinden sapmış Yeniçeri Ocağı, Nizamıcedit için büyük bir tehlike olarak gördü. Sonunda Kabakçı Mustafa Ayaklanması çıktı. III.Selim önce tahttan indirildi, ardından öldürüldü. Bütün bu olanlara rağmen başlayan yenilik hareketi devam etti. Yeniliklere karşı olanlar III.Selim’den sonra IV.Mustafa’yı tahta çıkardılarsa da, Alemdar Mustafa Paşa duruma el koyarak 2.Mahmut’u tahta çıkartmayı başardı. 2.Mahmut (1808-1839) ilk iş olarak III.Selim’i öldüren ayaklanmacıları ortadan kaldırdı ve Nizamıcedit uygulamasını yeniden yürürlüğe koydu. Uzun çabalar sonunda Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdı, kışlalarını topa tuttu ve başkaldıranları yok etti (1826). Ancak, yenilik yanlısı bu padişahın bütün iyi niyet ve çabalarına rağmen, Osmanlı Devleti eski görkemine ulaşamadığı gibi, Avrupa devletleri düzeyine de erişemedi. 2.Mahmut’un icraatı, gerçekleştirdiği önemli yenilikler Tanzimat diye anılan dönemin ortaya çıkmasına olanak sağladı. Kendisinden sonra tahta çıkan oğlu Abdülmecit’in saltanat yıllarında (1839-1861) ilk iş olarak Tanzimat Fermanı okundu. Devleti çağdaş dünyaya daha fazla yaklaştıran bu yeni dönem yalnızca yönetim ve hukuk alanında değil, edebiyat ve güzel sanatlarda da yeni bir çığır açılmasını sağladı. Ancak, bütün bu çabalar devletin Avrupa düzeyine çıkmasına yetmedi. Merkezi otoritenin elinde çok geniş alanları kaplayan eyaletlere hakim olabilmek için gerekli teknik olanaklar sağlanamadı. Ülke ekonomisi giderek daha da çıkmaza girdi, imparatorluğun çöküşü hızlandı.
Dağlış ve Çöküş:

19.yy’ın sonlarında imparatorluğu kurtarma çabası tüm aydınların çabası haline gelmişti. memleketin gün be gün daha da kötüye gittiği açık bir biçimde görülüyordu. Avrupa ülkeleri de durumun farkındaydı ve hala çok geniş bir alana yayılmış bulunan bu imparatorluğu parçalamak istiyorlardı. 19.yy’ın en büyük yıkımı 93 Harbi diye anılan 1877-1878 Osmanlı -Rus Savaşı oldu. Batı cephesinde de Doğu cephesinde de başarı sağlayan Ruslar, Edirne ve Kars’ı ellerine geçirdi. İmparatorluğun iç siyasetinde de önemli değişikler meydana geldi. 1876’da tahta çıkan II.Abdülhamit Meşrutiyet’i ilan etti. Osmanlı tarihin ilk kez padişahın karşısında halkın seçtiği bir yasama meclisi oluştu. Ancak 23 Aralık 1876’da ilan edilen 1.Meşrutiyetin ömrü 1yıldan fazla sürmedi. II.Abdülhamit meclisi feshederek ülkeyi tek elden yönetti. Bu durum 33 yıl sürdü. İmzalanan Berlin Antlaşması’yla (1878) Batı sınırlarında Osmanlıların lehine düzeltmeler ve değişiklikler yapıldı. II. Abdülhamit, saltanat yıllarında yurtiçinde daha çok kültür çalışmalarına önem verdi ve imparatorluğun toprak kaybetmemesi, birlik ve beraberliğin bozulmaması için özen gösterdi. Nitekim 33 yıl boyunca Osmanlılar herhangi bir savaşa girmedi. Aydınlar arasında yeni fikirlerin benimsenmesi ve çeşitli baskılar sonunda yine II.Abdülhamit II.Meşrutiyet’i ilan etti (1908). Bu yönetim biçimi imparatorluğun yıkılışına kadar sürdü. II. Meşrutiyet’in ilanından 1 yıl sonra II.Abdülhamit tahttan indirilerek yerine IV.Mehmet padişah oldu. Bu arada II.Meşrutiyet’ten sonra iktidarı ele alan İttihat ve Terakki önde gelenlerinin yurtsever olmalarına karşın gerekli deneyim ve bilgiden yoksun olmaları Osmalı İmparatorluğu’nun yeniden ve hızla parçalanmasına yol açtı. Bu parçalanış düşmanların Anadolu içlerine kadar girmelerine dek sürdü. 1909-1919 arasındaki 10 yıl içinde önce İtalyan, ardından Balkan Savaşları, imparatorluğun Adriya Denizine kadar uzanan batı sınırlarının Meriç Irmağı’na kadar küçülmesine, Afrika’daki toprakların tümünün kaybına yol açtı ve ülke her bakımdan yoksul ve bitkin bir duruma düştü. I.Dünya Savaşı’na bir olup bittiyle girilmesi yüz binlerce kişinin ölmesine hesapsız maddi zarara sebep olduğu gibi savaş sonrası ülke toprakları dört bir yandan düşmanlarca işgal edildi ve 1918’de Osmanlı Devleti artık ismi var cismi yok duruma geldi. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra saltanat kaldırıldı, halifeliğe son verildi ve 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi.
Osmanlı Hanedanlığı, Padişahlar ve Önemli Olaylar
Hangi Padişah döneminde ne olmuş? Fetret Devri nedir? Fetret Devrinde neler olmuştu?