
Nysa Antik Kenti Tarihi
Aydın’ın doğusunda, Messogis dağının eteklerinde, yazın kuruyan sayısız küçük dere yatakları vardır. Sultanhisar’ın bir 1,5km kadar yukarısında bu dere yataklarından kalıntılarından birinin kenarında Nysa kalıntılarını bulursunuz.
Antik dünya haritasında Nysa çok karşılaşılan yaygın bir isimdir. Bizanslı Stephanus aynı isimli on şehirden bahseder. Nysa, Helenistik dönemin soylu kadınları arasında da yaygın bir isimdir ve Stephanus‘a göre Karya’daki Nysa, Suriye kralı I. Antiochus tarafından kurulmuş ve karısının ismiyle onurlandırılmıştır.
Söylencelere göre, Suriye kralı I.Antiochus, rüyasında annesi, karısı ve kızkardeşi olarak tanımladığı üç kadın görmüş herbiri ondan Karya’da şehirler kurmasını istemişler, I Antiochus . bu isteklerini yerine getirerek, Antiochea, Nysa ve Laodice şehirlerini kurmuştur.
Strabon’a göre, Sparta ‘dan gelen üç kardeş Athymbrus, Athymbradus ve Hydrelus kendi isimlerini taşıyan üç şehir kurmuş ve daha sonra bu üç şehir Nysa adı altında birleştirilmiştir. Strabon, Nysa’da eğitim görmüştür ve burayı iyi bilir, ve anlattıkları tamamıyla halkın yaygın inanışlarına dayanır.
Stephanus başka bir metinde Nysa’nın adının M.Ö. 3. yüzyılın sonunda Athymbra olduğunu belirtir, ve başka bir ifadesinde de Xerxes’i M.Ö. 480 yılında eğlendiren Pythes isimli birinin adına izafeten Pythopolis adının kullanıldığını söyler, ancak M.Ö. 3. yüzyıldan daha eski bir yerleşime ait herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Büyük bir olasılıkla Nysa ismi, M.Ö. 200’den sonra, Seleucidlerden bilinmeyen bir kadının anısına şehire verilmiştir. Strabon’un bu konudaki sessizliğine rağmen, Nysa’nın Seleucidler tarafından kurulduğu sanılır. M.Ö. 281’de Seleucus ve Antiochus’un Athymbralılara bazı imtiyazlar tanıyan yazılarını buluruz.
Nysa’nın kendine ait tarihi çok azdır. Mithridatic savaşlar zamanındaki olaylara değinen yazılarda Chaeremon adındaki zengin bir Nysalının Romalı komutana ordusu için 60,000 kova buğday verdiği, Mithridates’in de Chaeremon’u canlı getirene 40 talent ölüsü için de 20 talent ödül vadettiği, Chaeremon’un Efes Artemis tapınağına sığındığı, fakat yakalanıp öldürüldüğü kaydedilmiştir. Chaeremon’un ailesinin zengin olduğu, Pythodorus isimli akrabasının Büyük Pompey’in yakın arkadaşlarından biri olduğu, 2,000 talenti geçen serveti olduğu ve Mark Antony’nin kızlarından birisiyle evlenerek Pythodoris isimli bir kızı olduğu ve kızının da Pontus ve Kapadokya kraliçesi olduğu bilinir. Strabon’a göre Pythodoris, duyarlı bir kadındır ve devlet işlerinden de iyi anlar.
Strabon, şehirin yerlisi bazı filozoflardan sözeder; bunlardan biri kendi hocası da olan Aristodemus’tur. Aristodemus Nysa’da günde iki kere ders verir; sabahları hitabet ve akşamları gramer dersi. Aristodemus, Roma’da Pompey’in çocuklarına da ders vermiştir ve Rodos‘ta da bir okulu vardı.
Charonium Mağarası
Nysa topraklarında, Charonium mağarası adı verilen bir mağaranın yakınında, Pluto adına bir tapınak/tedavi merkezi vardır. Tralles yolu üzerinde, Nysa’dan 4.8 km uzaklıktadır.
Strobon’un izinde Nysa Antik Kenti
Strabon, Nysa’nın Messogis dağının yamaçlarında düzlüğe yakın bölümünde, ortadan geçen dar ve derin dere yatağıyla bölünmüş iki ayrı şehir gibi olduğunu ve derin yerinde iki tarafın köprüyle bağlandığını ve aşağıdaki bölümün derenin akışını gizleyen bir Amfi Tiyatroyla süslendiğini ve tiyatronun biraz aşağısında bir tarafta Gymnasium bir tarafta da Council House olduğunu söyler. Bu anlatımın doğruluğu yerinde de görülür. Tiyatro tamamen kazılmış gün yüzene çıkarılmıştır. Ortalamadan biraz daha büyük, yarım daire formundan biraz daha fazladır. Cavea iyi durumdadır, oturma yerlerinin çoğu sağlamdır. Bir diazoması vardır; aşağıda 23 sıra , yukarıda 26 sıra oturma yeri vardır. Aşağıda her tarafta birer kemerli giriş (Vomitarium) vardır. Diazomanın altındaki 9 sıra merdiven, yukarıda 17 sıraya çıkarılmıştır. Sahne binası Roma tipindedir. Sahneye açılan 5 kapı vardır fakat hepsi tamamen kazılmamıştır. Sahnenin ön duvarı ve bir bölüm dekorasyonu görünür durumdadır, buradaki yazıtlarda Justus ve Stratonice isimleri okunur, kim olduklarını bilmiyoruz fakat tiyatro inşaatı ya da süslemesiyle ilgili olduklarını tahmin ediyoruz.

Tiyatronun hemen altında, dere eski bir tünelin içinden akar. 90 m. uzunluğundaki tünelin üzerinde bir tek ışık şaftı vardır. Tünel, hemen hemen ortasında, geniş bir açıyla bükülür ve burada kuzey duvarında “ Buraya kadar ….lus’un işidir” yazısını okuruz. İşi niçin tamamlayamadıklarını bilemiyoruz, belki de para kaynakları tükenmişti.
Strabon’un dere yatağının içinde ve üstünde söz ettiği binalar, ne yazık ki tanımlanamayacak kadar kötü durumdadır. Söz ettiği köprü, aslında tünelin batısındaki sel çukurunun kuzey ucunu, Amfi Tiyatro’nun kuzey ucuna bağlayan büyük bir platformdur, ve bugün ancak bazı duvar kalıntıları vardır. Amfi Tiyatro’da daha iyi durumda değildir, sadece oturma sıralarının bir bölümü görünebilir. Dere yatağının kenarlarına Amfi Tiyatro yapma fikri, sadece Nysa’ya özgü değildir; Bergama, Cyzicus, ve Phrygia Tripolis’inde de vardır. Bu planın bir avantajı, arenanın suyla doldurulabilir (en azından Mayıs ayına kadar) deniz savaşı mizansenleri ve diğer su gösterileri için de kullanılmasıdır.
Dere yatağının batısındaki Gymnasium’dan fazla bir iz kalmamıştır, sadece 165 m. uzunluğundaki dolgu bölümünden tanınabilir. Güney ucunda daha iyi korunmuş, Katip Ören adıyla bilinen bina vardır. Orijinal plan daha sonra kiliseye çevrilmiş, amma görünen su boruları, ve antik Gymnasiumlar ve hamamların birlikte yapılması, daha önce hamam olarak yapıldığı kanısın güçlendiriyor. Duvarladaki kemerler ve işçilik daha geç döneme ait, belli ki bu bina Strabon zamanında mevcut değildi.
Dere yatağının diğer tarafıda agora ve yaşlıların toplantı evi vardır. Agora’nın sadece bir tarafının küçük bir bölümü kazılmıştır; ayakta duran birkaç kolon parçası ve çoğu etrafa dağılmış kalıntılar bulunmuştur. Toplantı evi (Geronticum) buradaki en göz alıcı binadır. Çok iyi korunmuş ve tamamıyla kazılmıştır; 12 sıra oturma yeri ve 5 merdiveni vardır. Yarım daire formunun dikdörtgenin içine yerleştirildiği binanın arkası çift yarım kolonlarla taşınır. Konuşmacı platformunun arkasındaki 4 sağlam ayak arasında 3 giriş vardır. Bunlar, dışarıdaki bir sıra üstünde 8 sütunun kaideleridir, ortadaki 6 kolonun kaideleri daha yüksektir ve bunun arkasında uzun ince bir havuz vardır. İki tane yazıt bulunmuştur, bunlardan biri imparatoriçeler yaşlı ve genç Faustina ile ilgilidir. Diğeri tamamlanmamıştır.
Strabon’nun bahsetmediği binaların en ilginci hiç şüphesiz ki kütüphane. Büyük bir olasılıkla Strabon zamanında sonra inşa edildi, bugünkü şekliyle M.S. 2 yüzyıldan önce yapıldığı düşünülebilir. Orijinali 2 ya da 3 katlı olabilir amma üst katlar tamamen yıkılmıştır, ve zemin katı da tamamen toprağa gömülüdür. Duvarlardaki, kitapların saklandığı dikdörtgen planlı kemerli nişlerin, mermer ya da stukla kaplandıkları düşünülebilir. Giriş güneyde olmalı, amma güney duvarı bütünüyle yıkılmıştır. Kitap rafları, merkezi okuma odasının içi ve dışında, dış duvara hiç konulmamış, dış duvardan galeri boşluğuyla ayrılmış; kitapları rutubetten korumak için, Efes Celsius kitaplığıyla aynı fikirle yapılmıştır. Umarız bu iyi durumdaki bina kazılır.