
İzmir’in Tarihi. İzmir’in eski adı nedir? İzmir’in kuruluş dönemi.
İzmirin Siyasal tarihi nedir? İzmir’in mitolojik kuruluş hikayesi
İZMİR’İN SİYASAL TARİHİ
İÖ 1200 yıllarında Yunanistan, kuzeyden gelen büyük bir göç dalgasının, yıkıcı etkisi altına girdi. Kuzey Yunanistan’daki Makedonia ve Thessalia (Teselya) Bölgesi’nden başlayarak Peloponnessos’un güney ucuna değin akıp gelen bu yeni halk Dor’lardı. Arkadia dışta kalmak üzere, tüm Peloponnessos Yarımadasını işgal ettiler.
Bunun üzerine kendilerinden daha ilkel kültüre sahip ulusların istilalarına uğrayan Akalar, kollar halinde Batı Anadolu kıyılarına göçmeye başladılar. Bunları bir süre sonra dorların göçleri izledi.
İÖ 11. yüzyıldan 8. Yüzyıla değin süren ve karanlık çağ denen bu göçler konusunda kesin bilgiler yoktur. Örneğin Batı Anadolu kıyılarına göçen uluslar, Aiollar, ionlar ve dorlar olarak 3 topluluğa ve lehçeye ayrılıyorlardı. Bunlardan Aiollar kuzeye, ionlar orta bölgelere, dorlar ise güneye yerleşmişlerdir.
İonia Kentleri
Batı Anadolu’da kurulan 12 Site

Bu göçlerle, Batı Anadolu’da kurulan 12 büyük Site: Sisam adası, Sakız adası, Miletos, Ephesos , Kolophon, Myus, Priene, Lebedos, Teos, Klazomenai, Erytrai, Phokaia halkları kendilerine İonialı diyorlardı. Aiolia’ya bağlı olan İzmir, Kolophon’lular tarafından işgal edilince İonia’ya bağlandı.
Eski Yunanistan’ın tersine bereketli bir ülkede kurulan İonia şehirleri kısa zamanda büyük refaha kavuştular. Miletos kısa süre içinde önemli bir ticaret yeri, Phokaia çok uzaklara giden gemilerin hareket iskelesi oldu. İonia, Anadolu’daki barbar halklarla Akdeniz arasında aracı rolü oynadı; Karadeniz, Büyük Yunanistan ve Sicilya’yı, Euboia (Eğriboz) ve Khalkhide’yi sömürgeleştirdi. (İÖ 8 ve İÖ 7. Yüzyıl) Ama bu zenginlik kısa süre sonra tehlikeye düştü. 7. Yüzyılda Kimmerlerin istilası, İonia’yı tehdit etti. 7. ve 6. Yüzyılda, Lidya krallarından Giges’e, sonrada Kroisos’a boyun eğdi. Kroisos’un yenilmesi üzerine İonia’yı Keyhüsrev işgal etti. Şehirler Pers krallığına bağlandı. İÖ 499’da ayaklanmalarıyla Med savaşları başladı. Perslerden kurtulan şehirler, bu defa Delos Birliği (Atina konfederasyonu) çerçevesinde birleşti.
Antalkidas antlaşmasında (İÖ 389) yeniden Perslere verildi, İskender’in ve yerine geçenlerin hakimiyeti altında kaldı ve Roma’nın Asya eyaletine katıldılar.
İon yerleşmelerinin çoğunluğu yarım adalar üzerine kurulmuştur. Batı Anadolu kıyılarına yerleşen Yunanlılar oval planlı, tek odalı evlerde yaşıyorlardı; taş temelli ve kerpiç duvarlı olan bu evlerin çatıları sazla kaplıydı, içlerinde çatıyı destekleyen direkler vardı. İonlar’ın erken dönemdeki dinsel yapıları da fazla gelişmemiştir. Örneğin ionia’da Samos adasındaki İÖ 8. Yüzyıla ait Hera Tapınağı’ndan önceye giden tapınaklara ait hiçbir iz yoktur. Bu nedenle ionların İÖ 8.yüzyıldan önce tapınak yerine basit açık hava kutsal alanlarını kullandıkları sanılır.
YAŞAM
Batı Anadolu’daki erken Yunan yerleşmelerinin nüfus durumu ile ilgili fazla bir şey bilinmez. Ancak İzmir’deki Bayraklı höyüğünde İÖ 8.yüzyılın sonlarına ait olan kentte 400 yada 500 kadar ev olduğu sanılır; bu sayılardan kentin nüfusunun 2000 kadar olduğu hesaplanmıştır. Miletos, Bayraklı’dan biraz daha geniş olmakla birlikte, bu iki kent dışında ionia’nın diğer Yunan kentlerinde yaşayan Yunan nüfusunun pek yoğun olmadığı anlaşılmaktadır.
İÖ 700 yıllarında önde gelen 12 İon kenti dinsel bir birlik kurmuşlardır. Panionion adı verilen bu birlik Mykale dağının (samsun dağı) kuzeyindeki Poseidon Helikonios kültü etrafında toplanıyordu. Bu birliğe katılan kentler tümüyle bağımsızdılar ve birliğin siyasal bir yapısı yoktu. Sonra 13. Kent olarak İzmir’in de (Smryna) katıldığı bu birliğin toplantı yeri Mykale dağının eteğinde bugünkü Güzelçamlı yöresindeydi. Panionion birliği sayesinde İonia kültürü diğer yunan kültürleri arasında en yüksek aşamasına ulaştı.
SMYRNA (eski İzmir) iö 3000-300
KONUMU
Eski İzmir körfezinin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı ile Syplos (yamanlar) Dağından gelen sellerin getirdikleri mil ile bugün Bornova Ovası oluştu ve yarım adacık tepe haline dönüştü.
Batı Anadolu kıyılarına bir göz atılırsa Troya savaşlarından sonra kurulan Aiol, İon ve dor kentlerinin hemen hepsinin, örneğin Çandarlı, Foça, İzmir, Klazomenai, Miletos gibi düzinelerce kentin küçük bir yarımada üzerine kurulu olduğu görülür.bu konum hiç şüphesiz Helenlerin denizci olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece yarımada sakinleri kara yönünden ve denizden gelmesi beklenen baskınlara karşın güvence altında idiler. Yarımada yerleşmelerinin bir başka yönü de sakinlerinin iki, limana sahip olmaları idi. Limanlardan biri, hava elverişsiz olduğu zaman, yelkenliler ikinci limandan yararlanıyorlardı. Bayraklı Höyüğü, bu yarımadaların en güzel örneklerinden biri idi. Özellikle, Körfezin kuzeydoğu köşesinde yer alması, arkasında sarp kayalı Yamanlar Dağı’nın yükselmesi bakımından karadan gelebilecek baskınlara karşı güvence altında bulunuyordu. Üstelik önü, yani güneyi imbata, serin deniz rüzgarına açıktı. Bu nedenle eski İzmir kenti 3000 yıla yakın bir zaman boyunca bu yarım ada üzerinde yer aldı ve ancak İÖ 4. Yüzyılın 2. Yarısında olagelen büyük nüfus patlaması yüzünden Kadifekale eteklerine taşındı.
İzmir Sözünün Kökeni
Strabon’a göre Smyrna İzmir’i kuran Amazonun adıdır. İzmir sözü eski İon lehçesinde Smurne, Atina çevresi lehçesinde ise Smyrna diye yazılırdı. Ancak söz konusu Smyrna sözcüğü Yunanca olmayıp, Ege yöremizdeki birçok yer adı gibi Eski Anadolu kökenlidir.
Kültepe kaynaklarına göre İzmir’in eski adı olan Smyrna’nın kökeni
İÖ 2. Binin başlarına ait Kayseri’deki Kültepe yerleşmesinde elde edilen metinlerde Tismurna diye bir yer adına rastlanmaktadır. Tismurna’daki ‘ti’ bir ön ek olup büyük olasılıkla bir şahıs yada yer adıdır. Helenler yada onlardan önce Bayraklı Höyüğünde oturanlar ön eki atmışlar ve asıl adın kendisini, ‘Smurna’ sözünü kullanmışlardır. Böylece kentin adı büyük olasılıkla İÖ 3.binin başlarında yada en geç İÖ 1800 sıralarında Smurna adı ile anılıyordu.
İzmir Tunç çağı Dönemi (İö 3000-1050)
Bayraklı Höyüğü’nün çeşitli yerlerinde yapılan derin sondajlar sayesinde kentin tarih öncesi dönemleri üzerinde de bilgi edinilmiştir. Kazılarda elde edilen bu sonuçlara göre ilk İzmirliler evlerini höyüğün en üst düzeyi, denizden 3-5m yükseklikte olan kayalar üzerinde kurmuşlardı. Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı uygarlığına aittir. Çanak-çömlek Truva 1 (İÖ 3000-2500) uygarlığı ile benzerlik göstermektedir. Birinci yerleşme tabakasının üstünde Orta Tunç çağı uygarlığı yer alıyordu. Burada bulunan seramik eserler Troya 2 kentindeki uygarlık ile çağdaştır (İÖ 2500-2000). 3. Yerleşme katı Truva 6 ve Hitit uygarlığı ile çağdaştır ( İÖ 1800-1050).
İzmir Demir Çağı Dönemi(İÖ 1050-650)
Hititler çağında (İÖ 1800-1200) Anadolu’da yazı kullanılıyordu ve bu nedenle o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak İÖ 1200 lerde Truva 7 (Troya 7) ve Hitit başkenti Hattuşaş’ın Balkan kavimleri tarafından tahrip edilmesi sonucu Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız bir çağa, bu kez Demir Çağına girmişti.
Demir çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı mekanlardan oluşmaktaydı. Çıkarılan en eski ev İÖ 925-900 tarihlerine aittir. Güzel korunmuş olan bu tek evin duvarları (2.5*4m) kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı.
Eski İzmirliler kentlerini İÖ 850’de kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir’in bir kent devleti hüviyeti kazanmış olduğunu söylenebilir.
Kenti Basileus adı verilen bir bey idare etmekteydi. Kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarı içinde yaşayan nüfus muhtemelen 1000 kişiden ibaretti. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civardaki köylerde yaşıyorlardı. Geçim, tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
Kentin baş kutsal yapısı Athena tapınağı idi. Tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı İÖ 725-700 tarihlerindendir.
İzmir’in En Parlak Dönem (İÖ 650-545)
Eski İzmir’in parlak dönemi İÖ 650-545 yılları arasına düşer. Bu yüzyıllık süre, özünde bütün ion uygarlığının en yüksek düzeyini oluşturur. Bu dönemde Milet’in önderliğinde Mısır’da, Suriye ve Lübnan’ın batı kıyılarında, Marmara Bölgesi’nde Karadeniz’de koloniler kurulur ve Doğu Helen dünyası Kıta Yunanistan ile yarışmaya girerek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlar.
Bu dönemde İzmir’in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine katıldığını görüyoruz.
Parlak dönemin İzmir’deki önemli belirtilerinden bir İÖ 650’den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Tanrı kadın Athena’ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının, sayısı kabarık olmasa bile bir bölümü okur yazardır.
Bilindiği gibi İÖ 6. Yüzyılın ilk yarısında o zamanki dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu’da idi. Özellikle Milet’te tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyimlerinden yararlanarak Thales, Anaximenes, ve Anaximandros gibi ‘doğa filozofları’ bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir güneş tutulmasını oluşan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır’ın elinde olan önderlik Batı Anadolu’ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu’yu işgal ettikleri 545 tarihine değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina’ya göç edince kültür ve bilim alanındaki önderlik Atina’ya geçmiştir.
Eski İzmir’in Lydia Kralı Alyattes ve Persler tarafından alınışı
Heredotos Eski İzmir’i Lydia Kralı Alyattes’in aldığını söyler. bu olay İÖ 600 yıllarında olmuştur. Alınış sırasında kent ve Athena tapınağı olmuş, ancak şehir kısa süre içerisinde toparlanarak eski parlak dönemi seviyesini yeniden yakalamıştır.
Buna karşılık Eski İzmir’in 6. Yüzyılın ortalarında uğradığı ve hiç şüphesiz 545 tarihlerinde bütün Anadolu’yu ele geçiren Perslerin neden olduğu tahribat, devlet kentinin parlak dönemini sona erdirmiştir.
İzmir Helenistik Dönemi (İÖ 333-İS 395)
Büyük İskender’in Pers’leri yenmesinden sonra bütün Batı Anadolu ile birlikte İzmir de onun hâkimiyet altına girdi. Pausanias, Nemesis’in İskender’e şehri Kadifekale’de kurmasını söylediğini yazar. Buna göre İskender 2. Şehrin kurucusu olarak gösterilir. Büyük İskender’in ölümünden sonra kent İÖ 133 yılına kadar çeşitli kent devletlerinin egemenliği altına girmiştir.
Romalılar Anadolu’ya yerleştikten sonra burayı birtakım eyaletlere ayırdılar. Efes merkez şehir oldu.
Şehir İS 50’li yıllarda meydana gelen depremden büyük hasar gördü.
İmparator Marcus Aurelius zamanında, yüzyıl aradan sonra bir büyük deprem daha yaşayan İzmir, yeniden inşa edildi.
Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra İzmir, siyasi ve kültürel bakımdan duraklama devrine girdi.
İS 440 yıllarında Hunların eline geçen İzmir, 700’lü yıllarda yeniden Bizanslıların eline geçti.
11. yüzyılın 2. Yarısına kadar Bizans yönetimi altında kalan İzmir, 1086 yılında Selçukluların Anadolu’ya girmesiyle birlikte burası Çaka Bey’in eline geçti. Bu tarihten sonra da çeşitli beyliklerin ve Rodos Şövalyelerinin eline geçen kent, 1424 yılında 2. Murat tarafından tümüyle Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğuna katıldıktan sonra, yavaş yavaş kalkınan İzmir; Avrupa ve Akdeniz ülkelerine açılan, önemli bir deniz ticareti merkezi haline geldi.
Birinci dünya savaşı sırasında Yunanlıların işgaline uğrayan İzmir, 9 eylül 1922’de 3 yıl aradan sonra Yunanlılardan geri alındı.
Şehir bugün Eski İzmir’i de içine alacak şekilde geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. 3,5 milyona yakın bir nüfusa sahip olan İzmir, bugün Türkiye’nin 3. büyük ilidir.
Kaynaklar:
Anadolu Uygarlıkları (Ekrem Akurgal),
Meydan Larousse Ansiklopedisi,
Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi