Antik Çağda Tiyatro

Antik Çağ Tiyatrosu nasıl gelişmiştir? İlk Çağ Tiyatro Yazarları kimlerdir?

Önemli Antik Çağ Tiyatro yazarları.

Dionysos Şenlikleri ve Tiyatro

İ. Ö. VII ve VI. yüzyıllarda Atina’da bazı düzen değişiklikleri ortaya çıkmaya başladı. Gittikçe güçlenen tüccar sınıfı ile o zamana kadar Atina’yı yöneten soylular sınıfı arasında bir çatışma ortaya çıktı. Tüccar sınıfından gelenler zenginliklerini kullanarak Tiran olarak Atina Devleti’nin başına geçmeye başladılar. Bu tiranlar daha fazla güç sahibi olabilmek için köylüleri kendi taraflarına çekmeye çalıştılar. Bunu için soylulara ait olan toprakları köylülere dağıtmaya başladılar amma halk üzerinde tek güç olabilmeleri için bu yeterli değildi. Çünkü soylular sınıfı hala Zeus ve Apollon için düzenlenen törenleri denetleyerek köylüler üzerinde dini egemenlik sağlıyorlardı. Tüccarların halk üzerinde tek egemen olabilmeleri için soyluların dini gücünü ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Bu konuda çok akıllıca davranarak soyluların Zeus ve Apollon ile gelen gücüne saldırmadılar. Çok daha zekice ve etkili bir çözüm buldular. Zeus ve Apollon yerine halka daha yakın halkın sevdiği yeni bir inanç kaynağı, yeni bir din buldular; Dionysos. Ve köylülerin çok sevdiği Dionysos adına törenler düzenleyerek halkın dini yaşantısı üzerinde egemenlik kurmaya başladılar. Dionysos törenleri halk tarafından çok sevildi ve Dionysos inancı büyük bir hızla yayılmaya başladı. 

Dionysos adına birçok şenlikler düzenlenmeye başlandı. 11 Şubat’ta ‘Antesteria’ adlı çiçek bayramı kutlanırdı. Bu tarihte şarabın ikinci kaynaması biter ve şarap içilmeye hazır hale gelirdi. Böylece şarap kapları açılır ve şenlikler yapılırdı. Ocak ayının 12, 13 ve 14’ünde ise Dionysos’un yeniden doğuşunu canlandıran Dionysos şenlikler yapılırdı. Antik Çağda Tiyatronun doğuşu açısından en önemli şenlik ise 9-13 mart arasında yapılırdı. İ. Ö. VI yüzyılda tüccar sınıfında gelen tüccarların en akıllısı olan Peisistratos tarafından başlatılar bu şenliğe Büyük Dionisia adı verildi. Bu şenlikte Peisistratos tarafından ozanlar arasında ödüllü bir tiyatro yarışması başlatıldı ve (Yunan) ilk çağ tiyatro sanatı Büyük Dionisia şenliğindeki bu yarışmadan doğmuştur. 

İlk Çağ Tiyatro Yazarları Yarışması

İlk Çağ Tiyatro Yazarları yarışması M.Ö. 534’te Tragedya yarışması olarak düzenlendi ve yarışmayı kazanan İkaralı Thespis tiyatroya bir yenilik katarak 50 kişilik koroya bir solist ekledi. Bu şekilde tiyatronun ilk oyuncusu doğmuş oldu. Yarışmada komedya, tragedya ve satir oyunları dalında üç kategori vardı. Satir oyunlarını Pratinas buldu. İlk kez kadın karakterini oyuna sokan Frinikos’te amma doğal olarak o dönemde kadın rollerini erkekler oynuyordu. Dionisos şenliklerinde koro keçi kılığında sahneye çıkardı, bu yüzden tragedya sözcüğü keçi anlamına gelen tragos ve türkü anlamına gelen idie sözcüklerinden türetilmiştir, keçilerin türküsü anlamına gelir. 

Tragedya’nın konu kaynağı efsanelerdi. Dram sanatı Homeros’tan en iyi şekilde yararlanarak anlattığı olaylar ve kahramanlarla Atina halkının bir karakter özelliği haline geldi. 

Antik Çağ Tiyatrosunun en büyük özelliği bir nevi dini ayin olmasıdır. Tiyatro Dionisos’un tapınağı, oyuncular rahipleri, oyun kişilerinden bazıları da tanrılardı. Oyuncular kiton adı verilen kostümler giyerlerdi, üzerlerine pelerin takarlardı ve arka taraflardan da görülebilmek için ayaklarına yüksek nalınlar giyerlerdi. Boyu daha uzun göstermek için maskenin üzerine bir çeşit peruk takarlardı. Oyuncunun önemine göre kostümü yastıkla şişirerek daha iri görünmesini sağlarlardı. En önemli kostüm öğelerinden olan maskeler bez, tahta ve mantardan yapılılırdı. Maskeler hem oyuncuların daha rahat görünmesini sağlar hem de maskenin ağzı bir nevi hoparlör görevi görerek oyuncunu sesinin her tarafa ulaşmasını sağlardı. 

Önemli Antik Çağ Tiyatro yazarları

Yunan Tiyatrosunun en önemli oyun yazarlarından bahsedecek olursak ilk akla gelen isim Aiskilos’tur (İ. Ö 525-456). Peisistratos’un oğlu Hippias zamanında yaşadı ve oyunlarında döneminin sosyal ve siyasi durumunu yansıttı. Ağır ve zor anlaşılır bir dili olmasına rağmen döneminde çok sevilerek büyük saygı gördü. Tiyatro’ya ikinci oyuncuyu getirdi. 90 civarında oyunu olduğu söylenir fakat günümüze yalnızca 7 oyunu ulaşabilmiştir. Persler, Agamemnon, Adak Taşıyanlar, Zincire Vurulmuş Prometheus günümüze kalan önemli oyunlarındandır. Tragedyaya üçüncü oyuncuyu getiren yazar Sofokles (İ. Ö 494-406) olmuştur. Sofokles, olanı değil olması gerekeni; gerçeği değil ideali yansıtan bir yazar olarak ün yaptı. Sahne tekniğinde de bazı yenilikler yaptı, özellikle dekor için boyalı panolar geliştirdi. Ve tragedyaya Friglerin müziğini getirdi. 130 civarında oyunundan yedi tanesi günümüze kalmıştır. Kral Oidipus, Antigone, Aias ve Elektra gibi oyunları önemli oyunlarındandır. Sofokles’in dili ise Aiskilos!a göre daha sade ve yalındır. Ancak karakter tahlilinde Sofokles daha derinlere inmiştir. 

Bu dönemin belki de en önemli yazarı Euripides’tir (İ. Ö 485-406). Dünyanın ilk tiyatro koleksiyonuna sahipti. Oyunları genellikle trajik olmasına rağmen komedi unsurları da içerir. En eski oyunu Alkestis, Avrupalı çağdaş yazarları çok etkileyen Hippolitos, Troya’yı anlatan Hekuba ve dünye edebiyatında savaşa karşı yazılmış en büyük oyunlardan biri olarak kabul edilen Troya’lı Kadınlar günümüze kadar ulaşan önemli oyunlarındandır. Euripides antik çağda eşitlikten bahseden ilk ozandır. Eserlerinde dönemin sosyal ve siyasi durumunu eleştirir. Ortaya attığı fikirler ancak ölümünden sonra anlaşılabilmiştir. Oyun yazarları onun seviyesine ancak Rönesans’ta ulaşabildiler. 

Komedi alanında ise Aristofanes, Antifanes ve Menandrosa önemli yazarlardandır. 

Atina’da tiyatronun bir başka özelliği ise seyircilere ücretsiz olmasıdır. Önceleri çok az miktarda para ödeniyordu fakat İ. Ö 412’den itibaren yoksullar tiyatroya ücretsiz olarak alınmaya başladılar. Atina seyircisi oyunu beğenmeyince sandallarını taş sıraların önüne vurarak tepki gösterirdi. Yarışmalarda halk tarafından seçilen jüri oyunları değerlendirirdi. Tiyatro gösterisi sabah erken saatlerde başlar, akşam güneş batarken biterdi. 

Sahne Tekniği ve Tiyatro Yapıları

Helenler oyunlarını halka sunmak için açık tepe yamaçlarını seçtiler. Oyunu sergilemek için özel bir yapıya ihtiyaç duymalarının iki önemli sebebi vardı. Oyunların dinsel bir karakteri olması, bu yüzden çok kişiye ulaşmak arzusu ve 50 kişilik koroya yetecek bir alan gerekmesi. İlk yunan tiyatrosu çıplak bir dağ eteğinin yokuşuna oturmuş seyircileri kapsayan bir seyir yerinden ibaretti. Seyir yeri ‘Theatron’ demekti ve tiyatro sözcüğü buradan türemiştir. Bu ilkel gösteri yeri zamanla gelişmeye başladı. Önce seyircilerin oturabilmesi için tahta sıralar yapıldı, oyun yerinin arkasına ise oyuncuların kostümleri için ahşap kulübeler kuruldu. İ. Ö 499 yılında büyük bir kaza oldu ve tahta sıralar çöktü. Bunun üzerine seyir yeri taş sıralardan yapılmaya başlandı. Oyunun daha iyi görülebilmesi için taş sıralar daire biçimindeki orkestranın yarı çapını saracak şekilde yanlara doğru uzatıldı. Böylece klasik dönem tiyatro yapısının son biçimi ortaya çıkmış oldu; daire biçimindeki oyun yeri, ortada Dionysos için bir sunak ve yine yarın daire biçimindeki oyun yerini saran seyir yeri. Skene yani dekor binası ise 425’ten itibaren taştan ve zamanla iki katlı ve sütünlu bir yapı halini aldı. 

Bugüne kalan Helenistik yapıların en güzel örneklerini Türkiye’nin Ege Bölgesi’ndeki Priene ve Bergama Tiyatroları, Yunanistan’daki Epidauros, Eretria, Oropos, Delos ve Atina’daki Dionysos tiyatrolarıdır. Hemen hepsinde tam yuvarlak biçiminde oyun yerleri vardır. Yalnız Priene tiyatrosunun yuvarlağı tanımlanamaz, oyun yerini Skene kesmiştir. Yarım daire biçimindeki seyir yeri at nalı biçimini almıştır. 

Roma Dönemi Tiyatrosu

Atina’nın Sicilya seferi sırasında tutsak düşen bazı Grek askerleri Sicilyalılar tarafından serbest bırakıldı, çünkü bunlar Euripides’in oyunlarından parçalar okuyabiliyorlardı. Ve oyuncu olarak burada kaldılar. Ancak Roma tiyatrosunun kaynağını da doğal olarak şenliklerde bulabiliriz. Din adamları ile birlikte çiftçi ve çobanlardan kurulu bir topluluk ekin ekerken tarım tanrıçası Demeter adına törenler düzenlerlerdi. Ekin kalktıktan sonra ise şenlikler düzenlenir ve fescennium adı verilen şarkılar söylenir ve dans edilirdi. Fescennia şehrinde ortaya çıkan bu şarkılar tiyatro oyunlarının ortaya çıkmasında etkili oldular. Fescennium ezgileri ile birlikle halk tarafından tutulan kaba güldürüler oynanmaya başlandı. Önce satura daha sonra attelan adı verilen komedi türleri ortaya çıktı ve roma komedyası gelişmeye başladı. İlk saturayı bir Etrüsk topluluğu oynadı, oyun çok beğenilince bu oyunların oynanması moda haline geldi. İ. Ö 240 yılından itibaren Roma Oyun Alanında eylül ayında düzenli olarak tragedyalar ve komedyalar oynanmaya başlandı. Bundan sonra Apollon için düzenlenen törenlerde, halk gösterilerinde ve savaş zafer kutlamalarında da çeşitli oyunlar oynanmaya başlandı. Bu tiyatro gösterileri öyle çok tutuldu ki Romalı senyörlerin yasaklamak istemesine rağmen yılda yaklaşık yüz yetmiş gösteri düzenleniyordu. Bu gösterilerin yüz biri tiyatro, altmış dördü araba yarışı, onu gladyatör dövüşleriydi. tüm bu gösterilerin yanında Roma tiyatrosunun diğer çağlara etkisi yanlızca güldürü alanında oldu. Roma oyun yazarları seyircinin beğenisine göre komedya türüne önem vererek komedyayı geliştirdiler. 

Roma oyun yazarları Yunan komedyasından etkilenerek oyunlar yazdılar. Antik yunan oyunlarını ilk çevirmeni olan Adronicus, çağdaşı Naevius ve dönemin en büyük yazarı olan Plautus önemli komedi yazarlarıdır. Pautus sansürden dolayı dile getirilemeyen gerçekleri mizah yoluyla aktarmaya başladı, bu onun tiyatro sanatına getirdiği en önemli yeniliktir. Moliere ve Shakespeare gibi kendinden sonra gelen çok önemli yazarları etkilemiştir. Palavracı Asker, İkizler, Çömlek, Köleler ve Tecimen önemli oyunlarındandır. Roma tiyatrosunun bir diğer önemli ismi olan Terentius, Andros Güzeli adlı oyunuyla ün sahibi oldu. Komedyayı geliştirmeye çabaladı fakat daha basit oyunlara alışkın kaba Roma Seyircisi tarafından pek tutulmadı. Kaynana adlı oyunu oynanırken seyirciler tiyatroyu terkederek gladyatör dövüşlerine gitmişlerdi. 

Tiyatro beğenisi az olan Roma Halkı tragedya türünü tutmadı. Zaten Euripides’ten sonra hiç bir yazar onun ulaştığı seviyeye ulaşamadı. Ve Seneca ve Horatius gibi çok önemli yazarlar çıkmasına rağmen Roma’da tragedya öldü. Roma’da tiyatronun gerilemesinin bir diğer sebebi de oyuncuların tolum içindeki konumuydu. Oyuncuların çoğu Güney İtaya’dan ya da Yunanistan’dan getirilen kölelerdi ve topluluğu yönetenler tarafından hor görülüyorlardı. Köstüm ve maskeler yunan tiyatrosuyla hemen hemen aynıydı. Roma’da kostümün renkleri önem kazanmıştı. İhtiyarlar beyaz, gençler mor, sayarlılar sarı kostüm giyerlerdi. 

Tiyatro Yunan’da olduğu gibi dinsen bir tören olarak saygı görmedi. Ancak boş zamanları dolduracak bir eğlenceydi. Seyirci oldukça kaba ve duygusuzdu. Oyun sırasında yemek yiyen, dövüşen ve gürültü eden bir topluluktu. Bugünkü futbol maçlarından daha düzensiz bir seyirci topluluğu vardı. Bu kaba seyirciye oyunu başında konunun özeti yapılırdı. Seyirci sözlerden çok hareketlere önem verirdi. Güsteriler Yunan’da olduğu gibi sabah erken saatlerde başlardı. Yabancılar oyunlara alınmazı ve devlet büyükleri için ayrı oturma yerleri vardı. Yarışmaya katılan oyunlara ödülü jüri değil gösterinin giderlerini karşılayan yönetici verirdi. 

Tiyatro Yapıları

Günümüze kalmış olan Roma Dönemi tiyatrolarını en önemlileri Batı Anadolu’dadır. Terbessos (Burdur), Magnesia (Manisa yakını), Miletos (Söke) ve Efessos tiyatrolarıdır. Ayrıca Yunanistan’daki Sagalossos, Patara, Myra ve Tralles tiyatroları da iyi örneklerdir. Roma tiyatrolarında şehir yeri eskisi gibi kalmıştır. Oyun yeri tam yuvarlak özelliğini kaybetmektedir. Skene yuvarlağı ucundan kesmektedir. Seyir yerindeki en al sıra doğrudan orkestra ile birleşmektedir. Skene bugünkü sahnenin ilk biçimini almıştır, arka planda sütunlar ve üç kapı ortaya çıkmıştır. Efes’teki tiyatronun skenesi üç katlıdır ve yedi kapı vardır. Grek tiyatroları ile roma tiyatrolarını birbirinden ayıran diğer bir özellikte, Grek yapılarının iki bölüm olmasıdır. Bu iki bölüm oyuncular ve seyircileri birbirinden ayırır. Oysa Roma yapılarında giriş çıkışların üstü kapanmış ve oyun ile seyir yeri birleşerek tek parçalı bir yapı halini almıştır. Ayrıca Roma yapıları içinde Yunanistan’dakilerin tersine yamaca yapılmış olanların sayısı çok azdır. Bir iki tiyatro yapısı dışında Roma tiyatroları düzlüğe yapılmıştır. Ancak asıl önemli faktör yapının içinde caveasında görülür. Yunan tiyatrolarında seyir yeri at nalı şeklindeyken, Roma’da yarım yuvarlak biçimindedir.