
Myra Ören Yeri
Likya birliği içinde 3 oy hakkına sahip 6 büyük kentten biridir. Likya Kaya mezarlarının en güzel örneklerinide görebilmek mümkündür. Geniş bir alana yayılmış kalıntılar, mezarlar ve Likçe yazıtlardan M. Ö. 5. yüzyıla kadar uzanan eski bir Likya kenti olduğu anlaşılır. M. S. 2. yüzyıl Myra‘nin Metropolis unvanıyla onurlandırıldığı ve büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönemdir. Özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda önemli bir dini ve idari merkez durumundadır.
Noel Baba’in (St. Nicholas) yaşadığı, piskoposluk yaptığı ve bazı mucizelerini gösterdiği yer olarak bilinir. Grekoromen tiyatroda 35 oturma sırası vardır. Sahne binası 2. kata kadar kısmen ayakta kalmıştır. Halen orkestra içinde duran mermer bloklar sahne binasının gösterişli cephe mimarisine aittir. Tiyatronun batısındaki Deniz Nekropolü ve tepenin doğusundaki Nehir Nekropolünde bulunan ev, tapınak ve lahit seklindeki mezarlarda Likya’nın geleneksel ahşap Likya mimarisinin tasa uyarlanmış biçimleri görülmektedir.
Aziz Nicholas – Noel Baba
Aziz Nicholas’ın yani nami değer Noel Baba’nın M. S. 4. y. y. in başlarında Kaş’a bağlı Patara köyünde doğduğu ve Myra‘da piskoposluk yaptığı bilinmektedir. Demre’de bulunan kilise M. S. 8. yüzyılda eskiye ait malzemelerde kullanılarak yapılmıştır. Kilise çeşitli dönemlerde bazı zararlar görmüş, 1087’ de Barili tüccarlar tarafından Aziz Nicholas’ın kemikleri İtalya’ya götürülmüştür. Aziz Nicholas’a ait kemiklerin bir kısmı halen Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. Aziz Nicholas Kilisesi, 1862 yılında bir Rus prensi tarafından Salzman isimli bir mimara onartılmış, bu onarım sırasında kubbenin yerini Bizans mimarisi ile ilgisi olmayan çapraz tonoz almış ve bir çan kulesi eklenmiştir. Kilisedeki güney apsislerin içinde bulunan lahitin St. Nicholas’ın mezarı olduğuna inanılmaktadır.
Kekova
Kekova bölgesi Myra ile birlikte Likya tarihinin en önemli yerleşim merkezlerinden biridir. Ülkemizin Akdeniz kıyısındaki en büyük adası olan Kekova, Teke yarımadası açığında kıyıya paralel olarak uzanır. Kekova adasının bu yapısı buradaki irili ufaklı bir çok koyda bir ölü deniz oluşmasını sağlamıştır. Ada üzerindeki Tersane Koyu içinde bir Bizans kilisesinin ayakta kalmış apsis bölümü vardır. Bölgede çok eski tarihlerde yaşanmış olan büyük bir deprem sonucu, Kekova adasının Kale Köyü karşısındaki tüm kıyısı batık bir yerleşimin izleri ile doludur. Batık kentin karşısında yeralan Kale Köyü (Simena), tipik kalesi, kale içindeki tapınak kalıntısı, kaya mezarları, kayalara oyulmuş, Likya bölgesinin en küçük tiyatrosu, kalenin ardındaki sırt üzerinde yer alan çok sayıda Likya lahti bölgenin simgesi haline gelmiştir. Kale Köyündeki antik evlerin duvarları halen ayaktadır. Kıyıdaki hamam harabesi Roma döneminden kalmıştır. Kale Köyünün ardından Üçağız Köyü yer alır. Antik adi Theimussa olan bu eski yerleşime ait kalıntılar köyün doğusunda yeralır. Kıyıda Roma döneminden kalma çok sayıda lahit bulunmaktadır.
Arkeoloji yönünden zengin olan ilçede yöreye ait eserlerin bir mekân içerisinde sergilenmesi fikri, 1960’li yılların başında dönemin yetkililerince tasarlanmış müzenin ilk çekirdeği o yıllarda oluşturulmuştur.
Daha sonra çevreden toplanan büyük boyutlu tas eserler bir depoda korunmuş, 1987 yılında yeni yapılan bina ile birlikte çağdaş müzecilik anlayışı ön plana çıkarak eserler ziyaretçilere sunulmuştur. Fethiye Müzesi biri arkeoloji diğeri etnografya olmak üzere iki salondan oluşmaktadır. Bu iki salonda sergilenen eserlerin hemen hemen tamama Fethiye ve çevresinden derlenmiştir.
Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük bir bölümünü seramik grubu eserler oluşturmaktadır. Salondaki eserler kendi içerisinde belli bir kronolojik sıraya tabi tutulmuştur. M.Ö. III. binden Bizans Çağı sonuna kadar olan dönemi kapsayan eserlerden en önemlisi hiç kuskusuz Likçe’nin çözümünde büyük katkıları olan stel dir. Bu stel üzerinde, üç değişik dilde yazılmış bir metin yer almaktadır. Müzenin önemli bir başka eseri de “Kumrulu Genç Kız Heykeli” ve yanındaki iki kadın heykelidir. Kumrulu kız heykeli Artemis kültü ile ilgili olup, kentte antik dönemde bir Artemis tapınağının bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Etnografya salonunda yöreye has çeşitli el dokuma örnekleri, el islemeleri, kaftanlar, üç etekler, gümüş takılarda yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca tüm üniteleri ile faal durumda ahşaptan yapılmış dastar tezgâhı sergilenmektedir. Müzenin açık mekânında ise, büyük tas bloklu eserler, lahit mezarlar ile Likya kültürünün bir ürünü olan “Izraza Anıtı” sergilenmektedir.
Telmessos Antik Kenti
Akdeniz kıyı bandında kurulduğundan günümüze kadar yerleşimin kesintisiz sürdürüldüğü tek merkez konumundaki Fethiye veya antik ismi ile Telmessos antik kentinin geçmişi filolojik bazı tespitlere göre M. Ö. III. binlere kadar gitmesine karşın o dönemleri teyit edecek eserlere henüz rastlanmış değildir.
Antik dönemden itibaren karşılaşılan pek çok deprem ve yeni yerleşim anlayışı antik dönem yapılarının zaman içerisinde kaybolmasına neden olmuştur. Ancak modern kentin güneyindeki kayalıklara oyulmuş mezarlar ile şehrin çeşitli noktalarında yer alan lahit mezarlar antik çağdan günümüze ulasan en eski kalıntılar olarak değerlendirilmektedir. Kaya mezarlarından en ünlüsü ve en görkemlisi hiç şüphesiz sol ante duvarı üzerindeki yazıta göre Amyntas mezarıdır. Son yıllarda müzenin yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan tiyatro kalıntısı, kentin Antik Dönemdeki yerleşimi ve teşkilatı hakkında bazı bilgiler vermektedir.
Kaunos Antik Kenti
Ortaca-Dalyan boğazının öbür yakasında bulunan kent bir mitosa göre Miletos’un ikiz çocuklarından biri olan Kaunos tarafından Karia-Likya sınırında kurulmuştur. Antik Çağda bir liman kenti olan Kaunos günümüzde kıyıdan hayli içeride kalmıştır. Kente girişte kaya mezarları ziyaretçilerin ilgisini çeken eserlerdir. Diğer taraftan kenti tahkim eden yaklaşık 3 km. uzunluğundaki sur duvarları, Stoa, agora, çeşme, hamam, tiyatro ve tapınak kalıntıları Kaunos‘un Antik Dönemde teşkilatı tam bir kent olduğunu ortaya koymaktadır. Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde hayli yaygın olarak yerleşim geçiren kent, M. S. yüzyılda terkedilmiştir. Yukarı akropol Orta Çağda bir ara tahkim edilerek kullanılmışsa da, bu yerleşim fazla uzun süreli olmamıştır.
Kadyanda Antik Kenti
Fethiye’ye 24 km. mesafede Üzümlü Beldesi’nin güney-doğusunda bir tepede kuruludur. Antik Çağda Kaunos – Araxa yolu üzerinde bulunuyordu. Kadyanda antik kentide, kenti çevreleyen sur duvarının bir bölümü, kaya mezarları ve Likçe kitabeler en erken döneme tarihlenebilen kalıntılardır. Bunlardan ayrı olarak, Roma Döneminde de onarım görerek kullanılmış Helenistik Dönem tiyatrosu, hamam, koşu pisti, agora, hangi tanrıya ait olduğu bilinmeyen tapınak kalıntısı ve yoğun sivil yapı izleri, Kadyanda ören yerinin Antik Dönemde yerleşim geçirmiş tam bir kent özelliğini ortaya koymaktadır.
Tlos Antik Kenti
Fethiye’ye 35 km. mesafede Yaka Köyü’nde bulunmaktadır. Tlos Antik Kenti geniş bir alana yayılmasına karşın, kalıntılar akropol ve çevresinde odaklanmıştır. Kente girişindeki akropolün hakim görüntüsü ziyaretçileri hayli etkilemektedir. Yaklaşık 500 rakımlı dik yamaçlarla doğal açıdan korunaklı akropol tepesinin çevresi, yer yer sur duvarları ile tahkim edilmiştir. Akropolün kuzeydoğu yönündeki erken döneme ait sur duvarları ile kaya mezarları Likya kültürünün örneklerindendir. Daha çok doğu ve güneydoğu kesimde izlenen sur duvarları ise Roma Döneminde inşa edilmiştir. Bunların Bizans Döneminde de onarım gördüğü bilinmektedir. Bu onarımda değişik yapı kalıntılarıyla lahit mezarların taşlarından yararlanılmıştır. En üstte devşirme taslarla yapılan geç dönem yapı grubu 19. yüzyılda bölgeye hakim Ali Ağa isimli beyin yerleşimine ait kalıntılardır. Akropolün eteğinde günümüze yalnızca birkaç oturma sırası kalmış stadyum, hamam, tiyatro ve kilise kalıntıları yer almaktadır.
Pinara Antik Kenti
Fethiye’ye 45 km. mesafede Minare Köyü yakınında bulunmaktadır. Likçe’de Pinale veya Pinara “yuvarlak” anlamına gelmektedir. Mitolojiye göre Xanthos’un nüfusu çok artınca yaşlılardan bir grup kentten ayrılarak Kragos Dağı’nın eteklerinde yuvarlak bir tepe üzerinde Pinara Kenti’ni kurmuşlardır. Kentten günümüze ancak kaya mezarı ve lahit mezarlar ile sur duvarları, hamam, tiyatro, agora, odeon gibi yapıların kalıntıları ulaşmıştır. Birkaç büyük deprem geçirmiş kent M. S. 8. yüzyıldan sonra önemini bütünüyle yitirmiştir.
Letoon Ören Yeri
Fethiye-Kas karayolunun 65 km. sinde Kumluova Köyü yakınında bulunmaktadır. Sair Ovidius’un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus‘tan hamile kalan Leto ikizlerini yani Apollon ve Artemisi doğurmuştur. Burası Leto‘nun adına kurulmuştur. Letoon Ören yerinde en eski yerleşim izleri M.Ö. 7. yüzyıla kadar gider. Kalıntılar ve ele geçen kitabeler buranın dinsel ve politik bir alan olduğunu göstermektedir. Örenyeri merkezinde yan yana üç tapınak bulunmaktadır. Bunlardan en kuzeydeki Leto, ortadaki Artemis, güneyindeki Apollon’a adanmıştır. Tapınakların güney-batısındaki çeşme binası ile hemen doğusunda kilise yer almaktadır. Kentin kuzeyinde Stoa ile arkasını kısmen doğal yamaca dayamış Helenistik Döneme ait tiyatro bulunmaktadır. Letoon M. S. 7. yüzyılda terkedilmiştir.
Xanthos Antik Kenti
Fethiye-Kas karayolunun 70 km. sinde bulunmaktadır. Xanthos Antik Kenti Likya Birliğine başkentlik yapmıştır. Kentte ele geçen en eski kalıntılar M.Ö. 8. yüzyıla kadar gitmektedir. Pek çok tarihi olaylara ve savaşlara sahne olan kentten günümüze ulasan kalıntılar arasında kaya mezarları, lahit mezarları ve Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtları ile Likya akropolü erken dönem eserleri arasındadır. Birçok kez onarılmış tiyatro ve Erken Hıristiyanlık Döneminde yapılmış kilise görülebilecek eserler arasındadır. 1840’li yıllarda antik kentte kazılar yapan İngiliz Fellows, “Nereidler Anıtı” ile pek çok eseri British Museum’a götürmüştür.