Medrese nedir?

Medreselerin Anavatanı neresi?

İslam ruhu ve ilminin çok tesirli müessesi olarak ortaya çıkan medreselerin anavatanı da Türkistan’dır. İslam’ın ilk devrinde mektepler olmasının yanında Yüksek dereceli tahsil devri ilk defa 10. asırda başlamıştır. İslam’ın ilk medresesi 937’ci yılda Buhara şehrinde teşkil edilen Paracek-Medresesi idi. Wilhelm Bartold’a göre, Buhara’ da teşkil edilen ilk medrese, Orta Şarkta teşkil edilen medreseler arasında en eskisidir. Buhara da teşkil edilen medrese, bütün İslam dünyası için örnek olmuştur. Bu esasta Osmanlı devletinde medreseler faaliyetlerde bulunmuşlardır. Selçuklular XII asırda Anadolu’da ilk defa medreseleri teşkil etmişlerdir. Medreseler kurma ananesini Osmanlılar da devam ettirdiler. Medreseler, sadece İslam ilahiyatı öğretimiyle meşgul olmamış, ayrıca dünyevî ilimlerini de öğretmişlerdir. Bu medreseler yanı zamanda ilmi araştırmalar merkezide olmuşlardır.

ANADOLU SELÇUKLU MEDRESE MİMARLIĞI

Medreselerde; Anadolu Türk Mimarlığında, iki başlıca tip medresenin paralel bir gelişme içinde 13. yüzyılın sonuna kadar yapıldığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, tek ya da iki katlı olmakla birlikte, eyvanlı bir orta avlu düzenine dayanmaktadır. Eyvan sayısı tek, iki, üç ya da dört olabilmekte, avlu da revaklı ya da revaksız olabilmektedir. Avlu çevresinde eyvanlardan artan bölümlerde hücreler bulunmaktadır. Çoğunlukla taç kapılarının süslemeleri, eyvanlarının kaplamaları ile dikkati çeken bu yapılarda genellikle köşe odaları kubbeli olmakta, bazen de kapalı bir mescit ve türbe yer almaktadır. Bu tip yapılara genelde avlulu medreseler adı verilmektedir. Aynı biçimde tasarlanmış fakat ortadaki avlusunun üzeri kubbe ile örtülü olan medreselere de genelde kubbeli medreseler adı verilmektedir. Bunların bir bölümünün gözlemevi olduğu anlaşılmaktadır. 

Avlulu medreseler grubunun ilk örnekleri Artuklu yapısı olarak Mardin ve Diyarbakır’da karşımıza çıkmaktadır. Oldukça gelişmiş iki katlı bu örneklerden sonra, Kayseri’de Çifte Medrese ile Sivas Keykâvus medreseleri 13. yüzyılın başında iki değişik uygulama olarak dikkati çekmektedir. Herikisi de tıp medresesi ve hastahanesi olarak bitişik iki yapıdan meydana gelen bu örnekler, türbeleri, figürlü kabartmaları ve boyutlarıyla dikkati çekerler. Konya’da Sırçalı Medrese, Akşehir Taş Medrese, Kayseri Huand ve diğerleri gibi örneklerden sonra Sivas’ta 1271’de yapılan üç medrese, bu tipin en güzel örnekleridir. Sivas Gök Medrese, Sivas Çifte Minareli Medrese, Sivas Buruciye Medresesi, Erzurum Çifte Minareli Medrese’de toplanan özellikleri hazırlayan örneklerdir. 

OSMANLI DÖNEMİ MEDRESELERİ

Osmanlılar döneminde orta, lise ve üniversite seviyesinde eğitim ve öğretim veren en önemli müesseseler medreselerdir. Memleketin ihtiyaç duyduğu devlet adamı, bilgin, hakim, asker, doktor… hepsi medreselerde yetişmiştir. 

Sıbyan Mektepleri gibi Medreseler de Anadolu köylerine kadar yaygınlaşmıştır. 

Medrese, Türk toplumuna İslamiyet ile birlikte girmiştir. Medrese tarzı eğitim kurumlarının çalışmaları daha önceki İslam devletlerine dayanırsa da sistemleştirilip yaygınlaştırılması Büyük Selçuklular döneminde ünlü vezir Nizamülmülk’ün öncülüğünde olmuştur. Eğitim ve öğretim konusunda çağına damgasını vuran Nizamiye Medreselerinin ilki 1065 yılında Bağdat’ta açılmıştı. 

Anadolu’da medreselerin açılmasına XII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Selçuklular devrinde başlanmıştır. Selçuklular Konya, Kayseri, Sivas, Ankara gibi merkezlerde çok sayıda medrese açmışlardır. 

Eğitim işini ciddi tutan Osmanlılar da ilk yıllardan itibaren medrese açmaya başladılar. İlk Osmanlı medresesi, Orhan Bey tarafından 1332 yılında İznik’te kuruldu. Bundan sonra Bursa ve Edirne benzeri merkezlerde yenileri açılırken bir medrese de Bolu’da açılıyordu. Yıldırım Bayezid Medresesi adıyla bilinen bu ilk medresenin 1382 yılında cami, medrese, hamam ve kütüphaneden oluşan külliye şeklinde inşa edildiği kaynaklarda zikredilmektedir. 

Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan bu külliyede cami ve medrese giderlerinin karşılanması amacıyla bir hamam (bugünkü Orta Hamam) vakfedilmiştir. Buna göre müderrise 7, talebeye 5, cami imamına 2, hafızlara 3, hatibe 1, tevliyet (mütevelli) için 3, câbî (gelirleri toplayan) için de 2 akçe yevmiye tayin edilmiştir. 

Murat Hüdâvendigâr zamanında Mudurnu kazasında yaptırılan bugünkü Yıldırım Bayezid Cami’nin yanına Yıldırım Bayezid tarafından bir çifte hamam ve bir medrese inşa ettirilmiştir. 

Evliya Çelebi Mudurnu’dan bahsederken “Camileri meşhurdur ve kadîmi Yıldırım Han Cami’dir ki aşağı çarşıdadır. Civarında Yıldırım Han Medresesi var” diye söz etmektedir. 

Bolu’da faaliyet gösteren eski medreselerden biri de Şemsi Ahmed Paşa Medresesi idi. Kanûnî Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde Bolu’da valilik yapan Şemsi Ahmed Paşa bir cami, bir medrese ve bir imârethâne yaptırmıştı. 

Bolu ve kazalarında yer alan diğer medreseler daha sonraki dönemlerde yapılmıştır. 

Şahıslar tarafından kurulan medreselerin, kendilerinden beklenen hizmeti sürdürebilmeleri için vakıflar kurulmuştur. Öğrencilerin yeme, içme, giyim ve barınma gibi masrafları karşılandıktan başka ihtiyacı olanlara harçlık da verilirdi. 

Medreseler dört aşamalı olarak yapılandırılmıştır: Hariç (ilk), Dahil (orta), Mûsıla veya tetimme (lise), Sahn ve Süleymaniye (üniversite). 

Ders veren medrese hocalarına müderris, yardımcılarına muîd denilirdi. Öğrencilerine dânişmend, suhte, talebe gibi isimler verilmiştir. 

Mahalle ve köy mekteplerini bitiren öğrencilerin kabul edildiği medreselerde bir çeşit ders geçme sistemi uygulanmaktaydı. Bir dersi başaran öğrenci o dersin hocasından icâzet alırdı. Medreseyi bitirenler herhangi bir devlet kademesinde görev alır; eğer İlmiye sınıfına geçecekse mülâzım olarak ilkokul seviyesindeki Hariç medresesinden işe başlardı. İlmiye sınıfı için en yüksek makam Şeyhulislamlık’tı. 

Tefsir, Fıkıh, Hadîs, Usûl-ü Fıkıh, İslam Tarihi… gibi dînî ilimlerin ağırlıkta olduğu umumi medreseler olduğu gibi, belirli alanlara yönelmiş ihtisas medreseleri de vardı. İhtisas medreselerinde ise alanın gerektirdiği bütün dersler okutuluyordu. İhtisas medreseleri arasında Darü’ş Şifalar, Darü’l Kurrâlar, Dârü’l Hadîsler, Medresetü’l Kudâtlar sayılabilir. 

Bolu’da ihtisas medreselerinden Dârü’ş Şifa (tıp fakültesi) olmamakla birlikte İshak bin Murad’ın, tıp ve tedavi konularını içeren Edviye-i Müfrede adlı eseri, Osmanlı Dârü’ş Şifalarında uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuştur. Gerede’nin kuzeyindeki kalede 1389-1390 yıllarında yazılan bu eserin, tıp konusunda Türkçe olarak telif edilen ilk eser olduğu kaydedilmektedir. 

Bolu medreselerini bitirenlerin, daha yükseğini okumak üzere İstanbul’daki Çorlu’lu Alî Medreselerine gittiği belirtilirken, Gerede’ye bağlı Dânişmendler köyünde bulunan 700-800 mevcutlu medreseden icâzet alanların Mısır’a El-Ezher Medreselerine gittikleri bilinmektedir. Bu medrese 1924 yılına kadar eğitim faaliyetini sürdürmüştür. 

Osmanlının ilk yıllarında açılmaya başlanan Bolu Medreselerinin yetiştirdiği değerli insanların şöhreti Saraya kadar ulaşmıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren ramazan aylarında padişahların da dinleyici olarak katıldığı Huzûr Dersleri düzenlemek gelenek halini almıştı. Sarayda padişah huzurundaki oturumlara katılıp ders veren Bolulu âlimler Mustafa Efendi, İslam Feyzi Efendi ve Hacı Hâfız Muhammed Hilmi Efendilerdir. 

Osmanlı sistemindeki çökme belirtileri XVII. yüzyıldan itibaren medreselerde de hissedilmeye başlandı. Bu yüzden, zaman zaman ıslah çalışmalarına girişildi. 

Şeyhu’l İslâm ve Evkâf Nazırı Hayri Efendi’nin öncülüğünde yapılan çalışmaların ardından 26 Şubat 1909 tarihinde, Medâris-i İlmiyye Nizamnâmesi adıyla bir genelge yayınlandı. Buna göre, medreselerde okutula gelen Emsile, Bina, Maksut, İrab, Maânî, Akâid, Hikmet gibi dersler yanında İmlâ, Hat, Hesap, Sarf-ı Osmanî, İnşâ, Hendese (geometri), Tercüme, Kozmoğrafya, Kimyâ, Cebir, Kitâbet gibi dersler de programa alındı. İçinde bulunulan şartlar ve yeni programları takip edecek eğitim kadrosunun yetersizliği yüzünden bu programın İstanbul dışında uygulanması esnasında bazı zorluklarla karşılaşılıyordu. 

Medreseler son olarak 1914’te 4’er yıllık üç devreden oluşan 12 yıllık bir eğitimi karşılayacak şekilde yeniden programlandı.