Afrodit kimdir? Aphrodite kimdir? Afrodisias nerede? Afrodisias müzesi nerede? Aphrodisias Tetrapylon
Prof. Dr. Kenan Erim kimdir? Mitolojide Aşk Tanrısı kimdir? Afrodisias tarihi Afrodisias nerede?
Afrodisias’da neler var?
AFRODİT’İN ŞEHRİ AFRODİSİAS

Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’nin şehri olan Afrodisias 7000 yıllık bir geçmişe sahip olup, kent Aydın ilinin Karaca ilçesinin 12 km. doğusundaki bugünkü Geyre köyünde bulunmaktadır.
Kente ilk yerleşim 7800 yıl önce geç neolitik ve kalkalitik çağlarda başlamış, daha sonra bronz, bakır ve demir çağları boyunca da devam etmiştir. Bizanslı tarihçi Stephanus şehrin ilk adının Lelegenpolis olduğunu belirtir. Daha sonra Megapolis adını alan kent, Asurlu’ların başkentleri Ninova’nın yıkılmasından sonra bu bölgeye yerleşmeleri ile Ninoi adını almıştır. İşte Aphrodite’nin gelişide bu döneme rastlamaktadır.
Afrodisias’ın Aşk tanrısı Afrodit’in kökü nereye dayanır?
Afrodisias aşk tanrıçasının kentidir, ancak tanrıça burada bilinen Aphrodite değildir. O, ilk kez neolitik çağda tanınan doğurgan ve doyuran Ana Tanrıça’dır. Friglerin Anadolu topraklarında boyatmış olan Kybelesidir.
Afrodisias’la ilgili ilk bilgiler Karia bölgesi üzerine bir kitap yazmış olan Afrodisias’lı tarihçi Apollonios tarafından verilmiştir. Kent İÖ. 2. yüzyılda komşusu Plorasa ile ortak para bastırmış ve ittifak kurmuştur. Anadolu’da Roma egemenliğine paralel olarak giderek önem kazanan kent en parlak dönemini Strabon’dan sonra Roma imparatorları döneminde yaşamıştır. Hatta İÖ. 39-35 yıllarında Marcus Antonius şehre vergi muafiyeti vermiştir.
Aeneas efsanesindeki söylencede anlatıldığına göre tanrıça Aphrodithe ile Truva kralı Priamos’un amca oğlu prens Ankhises’in oğlu olan Aeneas, büyük Truva Savaşı’ndan sonra babasını omuzlarına alıp çocuğunun elinden tutarak Karısı ile beraber tanrıça Aphrodite’nin yardımı ile İda (Kaz) Dağına kaçar. Odyseus Destanını andıran binbir maceradan sonra, karısını yitiren ve babası ölen Aeneas, oğlu ile birlikte, sonradan Roma kentinin kurulacağı Palatinus Tepesine gelir. Burada Rutulların kralı Turnust’u teke tek savaşta yenerek öldürür.
İşte, ilk Roma İmparatorları kendilerinin Aeneas’ın soyundan geldiklerine ve Aphrodite ile akraba olduklarına inanırlardı. Bu nedenle de Aphrodite’nin kentine pek çok ayrıcalıklar tanımışlardır ve kent bu dönemde en parlak günlerini yaşamıştır.
Bizans döneminde ise Hıristiyanlık kente bir anda hakim olamamış, Aphrodithe’nin kişiliğinde Paganizm uzun süre devam etmiştir. Zaman içinde hristiyan hakimiyetinin artması ile kentin adı Stavropolis (Haç Kenti) olarak değiştirilmiştir. Bu sırada şehirde Roma Dönemi yıllarından kalma pek çok heykel ve kabartmada kırılmıştır.
11. ve 12.yüzyıllarda Selçuklu, daha sonra da Osmanlı topraklarına katılan kentin üzerine Geyre Köyü kurulmuş olup, antik harabeler üzerine kurulu olan köy 1956 yılındaki depremden sonra 2 km. kadar batıya taşınmıştır.
520 hektarlık bir alan üzerine kurulu olan Afrodisias kentinin etrafı oldukça geniş bir ova ile çevrili olup, şehri uzunluğu 3.5 kilometreyi bulan surlar çevreler. İS. 260 yılındaki Got akınları sırasında biraz da aceleyle yapılmış olan bu surların yapımında çeşitli yapıt ve anıt malzemeleri yapı taşı olarak kullanılmıştır.Bu tarihe dek Aphrodite Tapınağı kenti koruyor varsayılıyordu ve herhangi bir savunma duvarına gereksinim duyulmamıştı.
Şehirde doğu, batı ve kuzey olmak üzere üç kapı bulunmaktadır.Bugün de ayakta durmakta olan ve kapı kısmı kemerli olan batı kapısının üzerinde çeşitli insan ve hayvan kabartmaları yer almaktadır. Kapı, dış yüzü üzerindeki yazıtla İmparator Constantius II’nin “sağlığına, güvenliğine , şansına, başarısına ve ölümsüzlüğüne adanmıştır.”.
Stadyumun hemen doğusunda bulunan kuzey kapısı üzerinde duvarın inşasını anlatan bir yazıt bulunur. Ayrıca şehrin doğusunda da üç kemerli olan iyi korunmuş doğu kapısı bulunmaktadır. Bu gün ortadaki kemeri yıkılmış olan kapının güney kanadı, bitkisel motiflerin ve insan başlarının tasvir edildiği kabartmalarla süslenmiş güzel bir duvardır.
Şehirde ilk kazı 1904 yılında demiryolu mühendisi Fransız Paul Gaudin tarafından yapılmıştır.Uzun süre ara verilen çalışmalara fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in fotoğraflarından etkilenen New.York Üniversitesinden Prof. Dr. Nihat Erim 1960 yılında buraya gelerek tekrar kazı çalışmalarına başlamıştır.Ölüm tarihi olan 1990 yılına dek bu çalışmasını sürdürmüştür.
AFRODİSİAS KENTİNDE GÜN YÜZÜNE ÇIKARILAN YAPILAR
Aphrodisias Tetrapylon

Yüksek kaideli sütunları ile bu anıt, tapınağa giden gösteri ve şükran alaylarının toplanıp hareket ettiği yerdir. Afrodisias Tetrapylon’u dörderden 16 sütun üzerindeki kemerler ve özellikle batı alınlığında eşsiz kabartmalar bulunmaktadır.Ayrıca tapınağa bakan kemer üzerinde de sonradan yapıldığı sanılan bir haç işareti bulunmaktadır.
Afrodisias Aphrodite Tapınağı

Kentin en önemli yapısı olan tapınağın yapımına M.Ö. 1. yüzyılda başlanmış ve M.S. 130 yılına dek sürmüştür.İon düzenindeki tapınağın uzun kenarında 13, kısa kenarında 8 sıra sütun bulunmaktadır.Tapınak, Cella duvarları ile sütunlar arasına bir sıra sütun daha girebilecek şekilde boşluk olan “pseudodipteral “ tarzda yapılmış olup bir pronaos ve bir celladan oluşmuştur.Tapınağın opisthodomusu yoktur. Tapınağın ortasındaki kutsal mekanda Aphrodite’nin bugün müzede sergilenen kült heykeli bulunuyordu.Bir söylenceye göre tapınakta salt erkek rahipler çalışıyordu.
Tapınak M.S. 5. yüzyılın sonunda, kentin Hıristiyanlaşmasıyla büyük bir kiliseye dönüştürülmüştür.Tapınağın kısa yanlardaki sütunları, uzun yanlara eklenerek ve cella duvarı ortadan kaldırılarak üç nefli bir plan yaratılmıştır.
Afrodisias Stadyum

Afrodisias stadyumu, kentin en iyi korunmuş ve en görkemli yapıtıdır.Kentin kuzeyinde yer alan stadyum, iki ucu yarım yuvarlak elips planlı olup 30.000 izleyici kapasitesine sahiptir.Elips plan tüm seyircilerin etkinlikleri rahat izlemesini sağlıyordu.262 mt. uzunluğunda, 59 mt. genişliğindeki stadyuma doğu ve batıda yer alan iki tonozlu galeriden giriliyordu.Stadyumda şenlikler ve atletizm oyunlarının yanı sıra tiyatro ve müzik yarışmaları da yapılıyordu. Geç devirde stadyumun doğu kısmı vahşi hayvan ve gladyatör dövüşlerine olanak sağlayacak şekilde genişletilmiştir.Önceleri tiyatroda yapılan bu gösteriler daha sonra, tiyatronun bir depremle yıkılması neticesinde 7. yüzyıldan itibaren stadyuma alınmıştır.
Tüm antik dünyada bu güne kadar böylesine sağlam ayakta kalabilmeyi başarmış başka bir stadyum bilinmemektedir.
Afrodisias Odeon
Aphrodite Tapınağı ile agora arasında yer alan odeon, temelde müzik dinlemek için yapılmıştır.Konuşma sanatı ve edebiyat yarışmaları içinde kullanılan yapı ayrıca kentin meclis binası olup, M.S. 2. yy’ da yapılmıştır. Odeonun ortasındaki orkestra kısmında taban mozaiklerle kaplanmış olup, sahne binası da heykellerle süslü idi.Şimdiki oturma sıralarının üst kısmı M.S. 4. yy’da ki bir depremle yıkılmıştır.Bu deprem kentte bazı su taşkınlarına da neden olmuş ve bundan etkilenen odeonun alt iki sırası sökülerek suların burada toplanması sağlanmış.Bu şekilde temellerin zarar görmesi de engellenmiştir. Üst kısmındaki oturma sıralarıyla 1000 kişilik kapasitesi olan odeonun, üstü ahşap çatı ve kiremitle örtülüydü.
Afrodisias Piskoposluk Sarayı
Odeonun batı tarafında yer alan yüksek duvarları olan yapı, geç Roma devrinde eyalet valisinin konutu olarak yapılmış, daha sonraki yıllarda da Piskoposluk sarayı olarak kullanılmıştır.Ortadaki avlunun etrafını çeviren sütunların mavi rengi dikkat çekicidir.Üç apsisli binanın içerisinde irili ufaklı bir çok oda vardır.
Tiberius Portikosu ve Agora Kapısı
Tiyatronun batısında yer alan ve ortasında büyük bir havuzun yer aldığı geniş alan Tiberius Portikosu olarak anılmaktadır.Bu isim etrafı sütunlarla ve portikolarla çevrili alanın kuzey arşitravı üzerinde yer alan ve yapının imparator Tiberius’a adandığını söyleyen yazıta göre verilmiştir.Ortasındaki havuz 260 mt uzunluğunda, 25 mt genişliğinde ve1.20 mt derinliğindedir.Havuz M.S. 2. yy.daki depremden sonra bu alanın su baskınına uğraması sonucu suları kontrol altına almak amacı ile yapılmıştır.Bir görüşe göre burası spor ve eğitim verilen bir Gymnasium dur.
Portikonun doğusunda yer alan anıtsal yapı Agora Kapısı olarak anılmaktadır.Ancak yapı hiçbir zaman kapı olarak kullanılmamıştır.Olasılıkla portikoyu sular basınca yapının işlevi de değiştirilerek çeşme olarak kullanılmıştır.Agora kapısı mimari yönden olduğu kadar frizleri ile de dikkati çeken bir yapıdır.
Afrodisias Tetrastoon ve Tiyatro Hamamı

Akropolisin doğu yamacındaki tiyatronun bitişiğinde, etrafı sütunlarla çevrili kare bir plana sahip olan yapının ortasında yuvarlak planlı bir çeşme yer almaktadır.Taş döşeli meydanda döşemenin üzerinde yuvarlak bir güneş saati yapılmıştır.Daha geç devirlerde Pazar yeri olarak da kullanılmıştır.Daha sonra genişletmek amacıyla bir salon daha yapılmış ve burada bulunan imparator heykellerinin çokluğu nedeniyle buraya imparatorlar salonu denilmiştir.Hemen güneyde tiyatroya yakın olması nedeniyle tiyatro hamamı olarak anılan bir kompleks bulunur.Bu Roma yapısı, nişli yuvarlak bir salon ve etrafındaki küçük havuzlardan oluşmuştur.
Afrodisias Sebasteion

Tanrıça Aphrodite ve Roma İmparatorluğunun ilk imparatorları olan Julius Cladius sülalesine adanmış büyük bir tapınak kompleksidir.Yapı kuzey kapısından başlayan ve tiyatroda sona eren caddenin üzerinde yer almaktadır.Yapımına imparator Tiberius devrinde (M.S.14-37) başlanmış ve Neron devrinde(M.S.54-68) bitirilmiştir.
Anıt üç ana yapıdan oluşmaktadır.Caddeye açılan giriş binası (proplon) iki katlı olup, 14 metre enindeki mermer döşeli yol bir podyum üzerinde yer alan zafer tapınağı ile sona erer.Yolun her iki yanında üç katlı portikolar vardır.Bu yapıların ikinci ve üçüncü katlarındaki sütunlar arasında üzerlerinde özgün kabartmaların bulunduğu panolar yer almaktadır.
Paganizmin sona ermesinden sonra, depremlerden arta kalan kısımlar ile Sebasteion,bir alış veriş merkezi olarak kullanılmıştır.Kentin küçülmesinden sonra da yıkılmış ve sel sularının getirdiği alüvyonlarla kaplanmış ve üzerlerine Eski Geyre köyünün evleri yapılmıştır.
Afrodisias Hadrian Hamamı

Roma imparatoru Hadrian Anadolu’ya yaptığı seyahatlerin birisinde Afrodisias’a gelmiştir.Kent meclisi bu ziyaretin anısına bu hamam kompleksini yaptırmışlardır.Hamam erkek ve kadınların ayrı ayrı yıkandıkları iki büyük bölümden oluşmaktadır.Ayrıca hamamda soyunma-giyinme (apodetarium), soğukluk (frigadarium),
Ilıklık (tepidarium) ve sıcaklık (kaldarium) bölümleri bulunmaktadır.Yapının ortasında sığ bir kare havuz bulunan ikinci bir avlu yer alır.
Afrodisias Tiyatro

Geç Helenistik dönem yapısı olan tiyatro, 10.000 kişilik olup bugün yalnızca 27 sırası ortaya çıkarılmıştır.1960 yılında buraya gelen Prof. Erim önce tiyatroyu kazmak ister ancak Geyre köyünün bazı evlerinin tiyatronun üzerinde olması nedeniyle kazı çalışmalarına 6 yıl geç başlar.M.Ö 1. yüzyıla tarihlenen yapı İmparator Sezar ve Augustus’un azatlı kölesi Zailos tarafından yaptırılarak Aphrodite’ye ve halka adanmıştır.Günümüzde sadece 1. katı ayakta kalmış olan sahne binası Anadolu’nun en eski üç katlı sahne binasıdır.Her bir kat ayrı bir mimari tarzda (ion, dor ve korint) yapılmıştır. Sahne binasının hemen sağında Arşiv Duvarı diye adlandırılan ve üzerinde şehre ait önemli yazıtların yer aldığı duvar yer alır.Tiyatronun ortasındaki yarım yuvarlak orkestra kısmı, imparator Marcus Aurelius (M.S 161-180) zamanında arena haline getirilmiş ve vahşi hayvan, gladyatör dövüşleri yaptırılmıştır.
Tiyatro M.S 2. yüzyıl ve Bizans döneminde birtakım onarımlar görerek değişikliklere uğramıştır.Sahne binası da M.S 4. yüzyılda ki depremle büyük hasar görmüş,M.S 7. yüzyıldaki büyük depremle de tamamen yıkılmıştır.Bu depremle yıkılan üst kavea da düzeltilerek buraya evler yapılmıştır.Sonradan tepenin de etrafı sur ve kulelerle çevrilerek burası kale haline getirilmiş ve tiyatro çöplük olarak kullanılmıştır.
Afrodisias Heykeltraşlık Okulu
Odeon ile Aphrodite Tapınağı arasındaki kısımda yapılan kazılarda çok sayıda bitmemiş heykel kalıntıları ve heykel yapımında kullanılan aletler çıkarılmıştır.
Bu nedenle burası , Afrodisias’ın heykeltraşlık okulu olarak düşünülmüştür. Okulun temeli olasılıkla Helenistik dönemin ünlü Bergama heykeltraşlık okulunun kapanmasına rastlar. Genellikle tüm sanatları ve sanatçıları koruyan Bergama Krallığının İÖ 133 yılında III. Attolos tarafından miras olarak Roma’ya bırakılması ile Anadolunun dört bir yanına dağılan yontucuların, ihtimal ki önemli bir kısmı da Afrodisias’a yerleşmiştir. Kentin 500 metre kuzeyinde , bu gün hala çalıştırılan nitelikli mermer ocakları bulunmaktadır. Afrodisias Heykel Okulu İÖ 1. –İS 6. yüzyıllar arasında üretim yapmış önemli bir atölyedir.Özellikle lahit ve kabartma yapımında ustalaşmış olan Afrodisiaslı yontucular, bazı eserlerine imza atmışlardır.Bu imzalara pek çok Akdeniz ülkesindeki heykellerde rastlanır.
Afrodit Aphrodite Kültü

Tapınağın tam ortasında bulunan Aphrodite kültü, bugün antik şehrin içinde yer alan müzede sergilenmekte olup, müzenin en değerli parçasıdır. Kültte betimlenen tanrıça bilinenden çok farklıdır. O ilk kez neolitik çağda tanınan doğurgan ve doyuran Ana Tanrıça ile özdeşleştirilmiştir. Aphrodite kültünde tanrıça, hieratik formda, aynı Ephesos Artemis’i gibi kollarını dirseklerine kadar uzatmış olarak dimdik ayakta durmakta ve üstünde kabartmalarla süslü uzun bir elbise bulunmaktadır.Kabartmaların bilindik düzenlemesi; en üstte, üç güzeller kabartması, altında güneş tanrısı ve ay tanrıçası, alt da bazen iki tanrının arasında görünen üç Gorgo ve altında belden aşağısı balık şeklindeki bir keçinin üzerine oturmuş olan Aphrodite ile üç Cupid tasvir edilmiştir.
PROF.DR. KENAN ERİM

Bugün Tetrapylon’un biraz ilerisinde Afrodisias’ın beyaz mermerlerinden yapılmış, başucunda henüz yeni büyümeye çalışan selvi ağacı ile birlikte bir gömüt yer almaktadır. Bu sade mezar, Prof. Dr. Kenan Erim’in gömütüdür.
Prof. Dr. Kenan Erim bir diplomat oğlu olarak 1929 yılında doğmuş, babasının görevi nedeni ile ilk ve orta öğrenimini İsviçre’de yaptıktan sonra, Amerikada üniversite eğitimini ve doktorasını tamamlayarak, 1958 yılında New York Üniversitesinde öğretim üyesi, 1971 yılında da profesör olmuştur.
Çok sayıda dili konuşabilen Erim’in 1959 yılında genç bir Türk arkeoloğu olarak Geyre’ye gelişi, hem kendi hem de Afrodisias’ın yazgısını değiştirmiştir. 1961 yılında Afrodisias’da bilimsel kazıları başlatan Erim, öldüğü tarih olan 3 kasım 1990 tarihine kadarki ömrünü bu kente adamıştır. 30 yıl boyunca bir sevdalı gibi Afrodisias ile yaşayan Erim, Afrodisias’ı dünya medeniyetine tanıtmıştır. Bugün Prof. Bert Smith başkanlığındaki bir ekip tarafından, Afrodisias’ın bağrında sakladığı gizler ve güzellikler, Prof. Erim’in bıraktığı yerden, kendini insanlığa sunmaya devam etmektedir.